Şu An Okunan
10 Başlıkta 2023: Sinemada “Özgürlük”

10 Başlıkta 2023: Sinemada “Özgürlük”

Türkiye’de belgesellerin çekilmemiş olanlarının dahi suç sayıldığı, çekimleri yasal sayılanların dahi festivalleri iptale sürükleyebildiği, dizilerin yayınlarının durdurulduğu, ödül alan oyuncuların hedef gösterildiği, seyircilerin gözaltına alındığı, çözüm süreci devam ederken barışa katkı sağlamak için çekilen belgesellerin terörizmle bağdaştırıldığı, sansür ve hapis cezalarının birbiriyle yarıştığı bir yılı geride bıraktık. Sinemada karanlıkla yüzleşmeyi göze alanlar için 10 başlıkta 2023.

1. Çiğdem Mater’e çekilmemiş filmden hapis

Çoğunluk (2010), Toz Bezi (2015), Human Flow (2017), Kurak Günler (2022) gibi filmlerin yapımında pay sahibi olan Çiğdem Mater, 25 Nisan 2022’den beri hapiste. Gezi Davası kapsamında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Mater, Türkiye tarihinin doğrudan sinemacılık faaliyetleri gösterilerek en uzun süre hapiste (an itibarıyla 615 gün, yani 1 yıl 8 ay) tutulan kişisi unvanını edinmiş olabilir, gerisi araştırma konusu. Mater’le birlikte sinema-reklam sektörlerinde yıllarca emek vermiş Mine Özerden de hapiste tutuluyor. Başta Yeni Film Fonu ile belgesel sinemaya önemli katkılar sunmuş olan Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet cezası AİHM’in hak ihlali kararına rağmen onanırken, başka hak mücadelelerinin yanı sıra Emek Sineması’nın yıkımına karşı verilen mücadelede de rol oynayan avukat/TİP milletvekili Can Atalay ve şehir planlamacısı Tayfun Kahraman da halen hapiste. Bu beş ismin cezaları Yargıtay tarafından 2023’te onandı.

59. Altın Portakal Film Festivali’nde Çiğdem Mater ve Mine Özerden için bırakılan boş koltuklar. Aradan geçen bir yılın ardından Çiğdem ve Mine hâlâ hapiste, 60. Altın Portakal ise sansür sebebiyle yapılamadı, tüm koltuklar boş kaldı.

Mater’e verilen cezanın bir başka tarihsel yönü de çekilmemiş bir filmin aleyhinde suça delil sayılması. Yargıtay’ın kararında yurtdışında film festivallerine gitmek gibi en sıradan sinemacılık faaliyetleri bile gerekçe sayılıyor. Mater, T24’ten Murat Sabuncu’ya verdiği söyleşide, Yargıtay kararında bahsi geçen Erivan ve Saraybosna film festivallerine giderken yanında götürdüğü “15 dakikalık görüntünün” internetten rahatlıkla erişilebilecek ham görüntüler olduğunu açıkladı: “(B)elgesel dünyasından insanlarla konuşmak için yanıma aldığım internete girseniz bulabileceğiniz türden ham görüntüler, film falan değil yani.”

2. Kanun hükmünde festival iptali

Hakkında herhangi bir yasak kararı dahi olmayan bir filmin sansürlenmesi sonucunda, cumhuriyetin yüzüncü yılında düzenlenecek 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali tarihe karıştı. Altın Portakal, üç filmin sansürlenmesi [Yavuz Özkan’ın Demiryol‘u, Ömer Kavur’un Yusuf ile Kenan ve Yavuz Pağda’nın Yolcular filmleri] sonucunda 1979 yılında da yapılamamıştı. Tüm yönetmenler ve jüri üyeleri çekilince festival yönetimi etkinliği iptal etmişti. 2023’te olanlar 1979’u akıllara getiriyor.

Bu sefer, sansürün hedefinde (tıpkı 2014’ün Altın Portakal’ı ve 2015’in İstanbul Film Festivali’nde olduğu gibi) bir belgesel vardı. İşlerinden ihraç edilen iki KHK’lının hak mücadelesini konu alan Kanun Hükmü (2023) belgeseli, yapım aşamasında da engellerle karşılaşmış, Anayasa Mahkemesi filmin çekimleri hakkında “ifade özgürlüğü kapsamındadır” kararı vermişti. Yönetmen Nejla Demirci, belgeseli hukuk nezdinde de aklayan bu kararın alınmasının ardından Türkiye’deki film festivallerine başvuru kararı aldı. 60. Altın Portakal’ın Belgesel Yarışması’na seçilen Kanun Hükmü, festivale haftalar kala karakterlerinden biriyle ilgili “yargı sürecinin devam etmesi” gerekçe gösterilerek programdan ihraç edildi. Bu karar sinema sektöründen büyük tepki gördü. İktidar cephesi ise festivale yönelik dört bir koldan baskı uygulamaya başlandı: Bakanlıklar filmin gösterimi vasıtasıyla “mağduriyet üzerinden propaganda” yapılma ihtimalinden hareketle filmi hedef gösterdi; belgeselin sol sendika/dernek üyesi karakterleri, haklarında böyle bir suçlama dahi olmamasına rağmen iktidar yanlısı medya tarafından Fetöcü ilan edildi; sponsorlar festivale desteklerini geri çekti.

Kanun Hükmü’nün Ulusal Belgesel Film Yarışması’na seçildiğini bildiren sosyal medya görseli. Kültür Bakanlığı filmin gösterimi vasıtasıyla “mağduriyet algısı” yaratılabileceğini iddia ediyordu. Oysa filmde mağduriyetin algısı değil gerçekliği var: Görselde gördüğünüz Yasemin Demirci KHK’yla ihraç edilmişti. Uzun süre hastalarına bakması engellendi, 2022’de mağduriyeti kabul edilerek doktorluk görevine iade edildi.

60. Altın Portakal’a filmleri davet edilen sinemacılar, jüri üyeleri ve neredeyse sinema sektörünün tamamı sansüre karşı kenetlenmiş, film lehine güçlü bir kamuoyu oluşturulmuştu. Ancak Antalya Büyükşehir Belediyesi ve festival yönetimi, bu rüzgarı arkasına almaktan imtina etti. Filmi programa geri alma kararının arkasında duramayan festival yönetimi, Altın Portakal’ın iptaline giden yolu açtı: Yüzlerce film seyirci karşısına çıkamadı, Yargıtay’ın Gezi Davası cezalarını onayan, sinema faaliyetlerini mahkum eden kararı Altın Portakal gündeminin gölgesinde kaldı, Antalya’nın yerel seçim öncesi atmosferine de “sinema sansürü” damgasını vurmuş oldu.  

3. Deprem sinemayı da vurdu

Türkiye’deki 11 şehrin yanı sıra Suriye’nin kuzeyinde de yıkıma yol açan Maraş merkezli 6 Şubat depremleri ve Hatay merkezli 20 Şubat depreminin yarattığı maddi ve manevi çöküntü sinema dünyasında da hissedildi. Depremde hayatını kaybeden on binlerce insan arasında birçok sinemacı da vardı; birçoğu da yakınlarını kaybetti, evlerinden oldu. İhmaller, yetersizlikler ve yalnız bırakılma hissiyle birlikte acının yerini kısa sürede öfke aldı. Sinema sektörü bileşenleri, gerek kolektif gerek bireysel çabalarla insani yardım faaliyetlerinde aktif rol üstlendi. Özellikle film/dizi setlerinin durdurulup bu yapımlarda kullanılan araç-aletlerin arama kurtarma çalışmalarına yönlendirilmesi önemli bir dayanışma pratiği olarak anıldı. Film Sektörü Afet Koordinasyon Kurulu, Mayi Kuş Dayanışması, Oyuncular Sendikası, Kurgucular Dayanışması, Yuva Projesi gibi sinemacıların içinde yer aldığı oluşumlar travma sonrası hayatın örülmesine katkı sağlamayı amaçladı. 

Öte yandan, Anadolu Kültür bünyesindeki Diyarbakır Sanat Merkezi’nin (DSM) 2002-2010 yılları arasında bulunduğu ve iki sinema salonunun yanı sıra farklı kültür inisiyatiflerine de ev sahipliği yapmış olan Diyar Galeria depremler sonucunda yıkıldı; Hatay, Antep ve Maraş gibi kentlerde birçok sinema salonu kullanılamaz hale geldi; şehirlerin kültür tarihinde önemli yarıklar açıldı. 

Diyarbakır’da depremler sonucu yıkılan Galeria AVM inşaatının, İstanbul’daki Emek Sineması’nın rant amaçlı yıkımından sorumlu olan mimarlık şirketiyle bağının olması 2023’ün en fazla şok ve öfke uyandırıcı haberlerinden biriydi.

Sinema seyirci rakamlarında da büyük düşüş yaşanan (10 Haber’den Olkan Özyurt’un aktardığına göre geçen yılla kıyaslandığında 4.5 milyon seyirci kayıp) 2023 yılının sinema işletmeciliği anlamındaki yegane olumlu gelişmesi bazı salonların yeniden açılması olarak kayda geçti: Ankara’da Kavaklıdere Sineması Kült Kavaklıdere ismiyle hayata dönerken, İstanbul’da Kültür Bakanlığı himayesinde yenilenen Atlas 1948’un karşısındaki Beyoğlu Sineması ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından sahiplenildi. Bunlar tarihi ve kültürel değeri olan salonların kaderini ticari işletmelere bırakmama konusunda atılmış adımlar olarak görülebilir. Bu salonları işletmesi özerk yapılara teslim edilmemiş olsa da yıkılarak yerine AVM dikilen Emek Sineması için ya da yerel yönetiminin devreye girmediği Rexx Sineması için uygulanmayan kültürel modeller bu salonlar için uygulandı denilebilir. Öte yandan Atlas’ın parçası olarak inşa edilen İstanbul Sinema Müzesi’nin turistik/ticari bir mantıkla işletildiği gözden kaçmıyor. 2023’ün sonlarında müzede açılan sergi, Fans of the Galaxy: Star Wars Fan Sergisi ismini taşımakta.  

Depremler birçok kentte asbest tehlikesini de beraberinde getiriyor; altyapı, su, yol ve barınak sorunları çoğu yerde çözülmüş değil. Deprem bölgesindeki bu gibi ciddi meselelerin, özellikle de Mayıs’taki genel seçimlerin sonrasında ülkenin batısının gündeminden çıkması, bölgedeki yalnızlaşma hissini kuvvetlendiriyor. İmre Azem’in Hatay’daki koşulları gözler önüne serdiği Hatay: 17-24 Nisan 2023 ve Hatay: 1-11 Eylül 2023 adlı belgeselleri dışında deprem bölgesine dair kapsamlı belgesel çalışmaları da henüz yapılmış değil. Hatay’da çekimleri yapılan ‘Şahsi Meselemiz’ isimli filme halkın gösterdiği “Acımızı dekor olarak kullanmayın!” tepkisi, konuyla ilgili kurmaca üretmek için çok erken olduğuna işaret ediyor. 

4. Seyircilere gözaltı

İktidarın LGBTİ+’lara yönelik nefret siyaseti dünya sinema tarihinde eşine az rastlanır baskı vakalarını da beraberinde getiriyor. BEKSAV Sinema Kolektifi’nin düzenlediği Onur (Pride, 2014) gösteriminde kolektifin üyeleriyle birlikte, filmi izlemeye gelenler de gözaltına alındı. LGBTİ+ bireylerin ailelerini anlatan Benim Çocuğum (2013) adlı belgeseli, kayyım yönetimindeki Boğaziçi Üniversitesi’nde defalarca yasaklanan Can Candan, Onur gösterimindeki gözaltıların ardından Twitter’dan şunları yazdı: 

“Bu ülkede dün bir filmi izlemek isteyen seyirciler gözaltına alındı. Sanırım bu bir ilk.”

Pride filminin gösteriminde seyirciler gözaltına alınınca, sosyal medyada #prideizliyorum kampanyası başladı. Filmi bilgisayar ve cep telefonu ekranlarından izleyen fotoğraflarını paylaştı. Bu görüntü Defne’den, 20 Şubat depreminin merkezinden.

Türkiye ya da dünya tarihinde bir ilk mi yoksa sıkıyönetim süreçlerinde benzerleri yaşandı mı, ayrı bir araştırma konusu, fakat şunu biliyoruz: Gösterimde gözaltına alınan sekiz kişi hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlamasıyla açılan dava devam ediyor. Ekim 2023’te yapılan duruşmada seyirciler gösterim sırasında işkenceyle gözaltına alındıklarını aktardı

4. Metin Cihan’dan masaüstü belgesel ve Gazze protestoları

Bağımsız gazeteci Metin Cihan, tümüyle cep telefonunun ekranını ve internetten herkesin erişebileceği kaynakları kullanarak önemli bir gündem yarattı: Gazze bombalanırken çoğu AKP’de siyaset yapan kişilerle bağlantılı ihracatçı firmaların İsrail’le ticari ilişkileri sürdürmesi. Cihan’ın bu gazetecilik çalışmasının en ilginç taraflarından biri de cep telefonun ekranını kaydederek bir çeşit ‘masaüstü belgesel’e de imza atmasıydı. Cihan söz konusu videoda ‘Türkiye İsrail’e silah malzemesi gönderiyor?’ mu diye soruyor ve adım adım bu konuda bilgiye nereden nasıl ulaştığını gösteriyor. Cihan’ın çalışması, gazetecilik, belgesel ve masaüstü sinema arasında duran hibrid bir video formuna işaret ediyor; aynı zamanda sınırlı imkânlarla nasıl siyasi gündem yaratılabileceğine dair bir ders niteliği taşıyor. 

Metin Cihan’ın cep telefonundan ekran görüntüsü. Cihan’ın çalışması, gazetecilik, belgesel ve masaüstü sinema arasında duran hibrid bir video formuna işaret ediyor; aynı zamanda sınırlı imkânlarla ve tümüyle herkesin erişimine açık veri tabanlarıyla nasıl siyasi gündem yaratılabileceğine dair ders niteliği taşıyor. 

2023’te Avrupa’daki sanat kurumlarının Gazze’deki etnik temizliğe karşı sessiz kalışı ve özellikle Almanya devletinin ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleleri de bolca tartışma yarattı. Türkiye’deki boykotlar ve öfke, İsrail’le ticari ilişkileri ifşa edilen hükümete değil, Mc Donald’s, Starbucks ve Carrefour gibi şirketlere yöneldi. Avrupa’da ise Filistin’in özgürlüğü için mücadele edenler, hükümetlerinin İsrail’le ilişkilerini ortaya seren açıklamalar ve eylemler yaptı. Sinema alanında protestoların merkezi, ateşkes çağrısı ötesindeki söz ve sloganların tartışma yarattığı, pek çok sinemacının filmlerini programdan çektiği Amsterdam Belgesel Film Festivali – IDFA oldu.

5. 2023 Türkiyesi sinemacıları cezalandırmaya devam etti

Türkiye Cumhuriyeti’nin terör suçunu yargıda tanımlama biçimi, sinemacıların dahil olduğu geniş bir kesimin ifade özgürlüğünü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü ihlal etmeye devam ediyor. 

Hatırlayalım. Türkiye Cumhuriyeti hükümet yetkilileri ile PKK lideri Abdullah Öcalan arasında 2013 ile 2015 yılları arasında yürütülen ‘çözüm süreci’ görüşmelerinin yarattığı barışa dönük iyimser atmosferde, Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu hem PKK kumandanları ve gerillalarının gündelik hayatını hem de geçmişi ve geleceği algılayışlarını ortaya seren Bakur (Kuzey, 2015) belgeselini çekmişlerdi. Dünya galası 12 Nisan 2015’te 34. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde yapılacakken filmin gösterimi ‘eser işletme belgesi’ olmaması gerekçesiyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün zoruyla İKSV tarafından iptal edildi. Bakur’un gösteriminin engellenmesine tepki olarak ulusal yarışmalardan filmlerini çeken yönetmenler ve yapımcılar İstanbul Film Festivali’ndeki bütün yarışmaların iptal edilmesini beraberinde getirecek bir protesto başlattılar. 

Bakur‘un yapımcısı Ayşe Çetinbaş ve yönetmenlerinden Çayan Demirel. Malulen emeklilik hakkı için 4,5 yıllık bir hukuki mücadele veren ve 2020’de sonuçlanan davada bu hakkı kazanan Çayan Demirel şimdi de hapis cezasına itiraz edecek. 

Sansür girişiminin yargısal ayağı ise Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yürütülmeye başlandı. 2015 Mayıs’ında Batman Yılmaz Güney Kültür Merkezi’nde gerçekleşen gösterim nedeniyle yönetmenler Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu hakkında 2016’da bir soruşturma açıldı. Soruşturma “Bakur (Kuzey) isimli belgeselin, PKK/KCK terör örgütünün, cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek veya bu yöntemlere başvurmayı teşkil edecek nitelikte…” olduğunu içeren bir iddianameye dönüştü. 18 Temmuz 2019’da Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yedinci duruşmada, mahkeme heyetinin, yönetmenler Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’na gıyaplarında, üstelik son savunmaları dahi alınmadan verdiği kararla yönetmenler 4’er yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırıldı. Dosyayı inceleyen istinaf mahkemesi ise 7 Şubat 2022’de verdiği kararla yönetmenler Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’na verilen hapis cezasını bozdu ve dava 26 Mayıs 2022’de Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlandı. Yeniden görülen Bakur davasının karar duruşması 2023’ün son günlerinde gerçekleşti. 14 Aralık 2023’te mahkeme, filmin yönetmenleri Ertuğrul Mavioğlu ile Çayan Demirel’e “örgüt propagandası yapmak” suçlamasından 1’er yıl 13’er ay hapis cezası verdi.

“Çocuklara çikolata parası dağıttık. Hakkımdaki iddianamede ‘yardım-yataklık’ suçu diye ifade ettikleri bu olay olabilir gibime geliyor.” Özay Şahin, kendisine yöneltilen suçlamaları Serbest Kürsü köşemizde anlattığı yazısında bu ifadelere yer vermişti.

1 yıl 13 ay hapis cezasına mahkum edilen bir başka sinemacı Özay Şahin’in ceza hükmü de istinaf mahkemesi tarafından 2023’ün sonunda onaylandı. 2012’deki KCK operasyonları esnasında Ben Uçtum Sen Kaldın (2012) belgeselinin yönetmeni Müjde Mizgin Arslan ve görüntü yönetmeni Özay Şahin gözaltına alınmış, daha sonra delil yetersizliğinden serbest bırakılmışlardı. Hakkında iddianame hazırlanan Şahin 2012’den beri tutuksuz yargılanmaktaydı. Savcının mütalaasında Şahin’e yöneltilen suçlamalar arasında Ben Uçtum Sen Kaldın belgeselinin çekimleri de yer almaktaydı. Şahin’in tutuksuz yargılandığı İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada dokuz yılın ardından karara varıldı ve Şahin’e “terör örgütüne yardım”dan 1 yıl 13 ay hapis cezası verildi. 2023’ün Aralık ayında erişilen kararda istinaf mahkemesi Şahin’e verilen 25 ay hapis cezasını onadı. Böylelikle Bakur‘la birlikte, ‘çözüm süreci’ içinde değerlendirilebilecek ikinci bir belgesel daha suç kapsamına alınmış oldu.

Cüneyt Özdemir’den Nevşin Mengü’ye kadar Türkiye’de bağımsız habercilik yapma iddiasında olan gazetecilerin Zeki Demirkubuz ile Nuri Bilge Ceylan kavgasına ayırdıkları ekran zamanını 2024’te hapis cezası alan sinemacılara ayırmalarını diliyoruz.

6. Siyasi gündemin odağında TV Dizileri

Dijital platformlarda gösterilenlerden çok TV ekranlarındaki dizilerin siyaset gündeminin merkezine oturması, 2023’ün ayırt edici özelliklerinden biriydi. Show TV ekranlarında yayınlanan Kızılcık Şerbeti dizisi, Yeni Akit ve Yeni Şafak gazeteleri tarafından hedef gösterildi, RTÜK dizinin yayınını defalarca durdurdu. ‘Müslümanları aşağılamak’la itham edilen Kızılcık Şerbeti, kısa sürede seküler ve muhafazakar yaşam biçimleri arasındaki kutuplaşmanın ve uzlaşma ihtimallerinin sembolü haline geldi.

Muhafazakar ailesinin dayatmalarına isyan eden Nursema karakteri ile Kızılcık Şerbeti, kitleler için özdeşim kurulabilecek yeni bir karakter profili, RTÜK sansürü içinse yeni bir hedef yarattı.

Yıl biterken adalet Bakanı Yılmaz Tunç, infaz ve koruma memurlarıyla ilgili sahnelerden dolayı Arka Sokaklar dizisini soruşturmayla tehdit ediyor, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, bakanlığa bağlı çocuk bakım kuruluşlarındaki istismara dair sahnelerinden ötürü Yargı dizisini RTÜK’e şikayet ediyor ve Kızılcık Şerbeti’nden sonra bir ‘kızıl’ daha muhafazakar siyaset ve medyanın hedefi haline geliyordu. FOX TV’de yayınlanan Kızıl Goncalar dizisi, tarikat-cemaatlerin temsiliyle ilgili sahnelerden ötürü İslam karşıtlığı yapmakla suçlandı, dizinin tanıtım afişlerine boyalı saldırı düzenlendi, RTÜK diziyi durdurma kararı verdi.

9. Hedef göstermelerde normalleşme, karalamada Metamorfoz aşaması

Gezi Direnişi (‘Mi Minör’ adlı tiyatro oyununa yapılanları hatırlayalım) sonrası ve özellikle de Kürt meselesinde savaş politikalarına dönüldüğü 2015’ten sonra (“terörist diye diye halk terörist oldu” diyen Beren Saat’e karşı Aşk-ı Memnu dizisinin çekildiği Sarıyer’deki köşkün önünde toplanan güruhu hatırlayalım) yaygınlaşan sanatçılara yönelik hedef göstermeler, sosyal medya nefret kampanyaları ve saldırılar, 2023’te de devam etti ve farklı bir aşamaya ulaştı. Artık sadece devlet politikalarını eleştirenler değil, ülkedeki herhangi bir soruna dikkat çekenler de hızla düşmanlaştırılabiliyor.

Merve Dizdar 76. Cannes Film Festivali’nde aldığı En İyi Kadın Oyuncu ödülünü “umut etmekten vazgeçmeyen tüm kız kardeşlerime ve Türkiye’de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara,” armağan etti.

Merve Dizdar’ın 76. Cannes Film Festivali’nde Kuru Otlar Üstüne filmindeki rolüyle aldığı ödülü “umut etmekten vazgeçmeyen tüm kız kardeşlerime ve Türkiye’de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara,” armağan edince Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam’dan RTÜK başkan yardımcısı İbrahim Uslu’ya devlet erbabından birçok kişinin ve muhafazakar medyanın hedefi haline geldi

TRT tabii’de yayınlanan Metamorfoz dizisinin Osman Kavala’yı nasıl da kötücülleştirdiği dizinin görsellerinden dahi anlaşılabiliyor.

2023’te kültür insanlarına yönelik hedef gösterme ve karalamalar farklı bir mecra da kazandı. Kamu kaynaklarıyla yayın yapan bir kurum olan TRT’nin tabii adlı dijital platformunda yayınlanan Metamorfoz, Osman Kavala’nın hayat hikâyesini çarpıtarak yeniden yazmaya yeltendi. Dizi, Kavala’nın kendi deyimiyle “Komplo teorileriyle suçlu olduğu algısı yaratmayı” amaçlıyordu. Sinemadan siyaset dünyasına büyük tepkiyle karşılansa da Metamorfoz TRT tabii tarafından yayından kaldırılmadı.

9. İKSV’ye eleştiriler bitmiyor

Yaz aylarında Artİstanbul Feshane’deki Ortadan Başlamak ve Odunpazarı Modern Müze’sindeki Yas ve Haz sergilerinin LGBTİ+’lara yönelik nefretin hedefi olması, Türkiye’deki sanat kurumlarının özerklik ve şeffaflıklarını tekrardan tartışmaların odağına taşıdı. Feshane’deki serginin tüm baskı ve saldırılara rağmen devam ettirilmesi küratörlerin kararlılığına dair olumlu bir örnek olarak 2023 yılının özgürlük hanesine yazılırken, danışma kurulu tarafından önerilen Defne Ayas’ın İstanbul Bienali küratörlüğünün İKSV yönetimince engellenmesi sanat kurumlarındaki sansürün boyutlarına işaret ediyordu.

İKSV’nin yönetiminde olan 2015 Venedik Bienali Türkiye pavyonunun sergi kataloğu, içeriğinde Ermeni Soykırımı ifadesi geçtiği için sansüre uğradı. Bienal’in danışma kurulunda yer alan sanatçı Sarkis, kataloğun kalan kopyalarını bir tabuta koyarak Respiro ismini taşıyan bir yerleştirmeye dönüştürmüştü (Arter). Defne Ayas’ın küratörlüğü engellenince kuruldan istifa edenler arasında Sarkis de vardı.

2015 yılında Venedik Bienali Pavyonu’nda İKSV’nin Sarkis ve Defne Ayas’a uyguladığı sansür yeniden tartışılmaya başlanırken imzasız olarak yayınlanan bir metinde kültür-sanat alanına ‘ayrımcılıkla mücadeleyi merkeze alma’ çağrısı yapıldı. Sinemacılar ise Bienal’de görünür olan sansürün İKSV’nin İstanbul Film Festivali ve Köprüde Buluşmalar dahil tüm organizasyonlara sirayet etmiş olduğunu dile getiren ve şeffaflık yönünde çağrı yapan bir metin yayımladılar. Kamusal Sanat Laboratuvarı (KSL) ise “İKSV’nin yapısal çürümesine karşı bir eleştiri olarak” performans gerçekleştirerek vakfa yönelik tepkileri kamusal alana taşıdı.

10. Cumartesi Anneleri filmlerde

1995’ten beri zorla kaybettirilen evlatlarının kemiklerini arayan Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın Galatasaray Meydanı’nda yaptığı eylemler 5 yılı aşkın bir süre boyunva engellendi. Galatasaray Meydanı polis ablukasındayken Ayşe Polat’ın Cumartesi Anneleri’nin hikâyesinden hareket eden kurmaca filmi Kör Noktada (2023) İstanbul Film Festivali kapsamında, meydana 350 metre uzaklıktaki Atlas 1948’de seyirci karşısına çıkıyor ve festivalde En İyi Film ödülünü kazanıyordu. Cumartesi Anneleri’ne verdiği destekle tanınan, eylemlerde defalarca gözaltına alınan İHD Genel Başkanı Eren Keskin’in hayatını anlatan Maria Binder imzalı Eren (2023) belgeseli ise yurtdışında festivalleri dolaşıyordu.

Ayşe Polat, Kör Noktada‘nın (2023) senaryosunu, Ötekiler (2016) adlı belgeselini çekerken tanıştığı bir ailenin ‘faili meçhul’ hikâyesinden ve JİTEM’le ilgili araştırmalarından yola çıkarak kaleme almış.

11 Kasım 2023’te, yaklaşık 5,5 yılın ardından Cumartesi Anneleri eylemlerini gerçekleştirebildi, Galatasaray Meydanı ‘hafıza mekânı’ kimliğini geri edindi. 2023 yılı biterken kayıpların hikâyeleri bu kez bir dijital platformdaydı: Onur Saylak’ın yönettiği, Hakan Günday’ın senaryosunu yazdığı Şahsiyet’in Gain’de yayınlanan ikinci sezonunda, avukat Meryem karakteri, ‘Yeşil’ kod adlı kontragerillayı hatırlatan Kader adlı karakterden babasının da dahil olduğu “17’lerin” kemiklerinin bulunduğu yeri öğrenmeye çalışıyordu. 2023 yılı biterken Murathan Mungan’ın Musa Anter cinayetinden yola çıkarak yazdığı ‘995 km’ adlı kitabı da raflardaydı. Faili meçhuller, Cumartesi Anneleri, kontragerilla, Hizbullah ve JİTEM, yılın en çok ilgi görenleri arasında yer alan işlerin ana malzemesini oluşturdu; kurmaca, belgesel, dizi, roman gibi farklı formatlarda.