Şu An Okunan
Bakur Davası: “Barışın Propagandası”na Hapis Cezası

Bakur Davası: “Barışın Propagandası”na Hapis Cezası

Bakur belgeselinin yönetmenleri Ertuğrul Mavioğlu ve Çayan Demirel’in “örgüt propagandası” suçlamasıyla yargılandığı dava karara bağlandı. Mavioğlu ve Demirel 1’er yıl 13’er ay hapis cezasına çarptırıldı. Belgesel yapmanın suç kabul edildiği karar kamuoyunda tepkiyle karşılanıyor.

Bakur (Kuzey, 2015) belgeselinin yönetmenleri Ertuğrul Mavioğlu ve Çayan Demirel’in “örgüt propagandası” suçlamasıyla yargılandığı dava karara bağlandı. 14 Aralık 2023’te Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın yedinci duruşmasında Mavioğlu ve Demirel 1’er yıl 13’er ay hapis cezasına çarptırıldı. Belgesel yapmanın suç kabul edildiği karar kamuoyunda tepkiyle karşılanıyor, yüzde 99 engeli olan Demirel’in sağlık durumu göz önünde bulundurularak cezasının bozulması talep ediliyor.

Barış sürecinin devam ettiği 2013 yılında çekilen ve Türkiye sınırları içindeki PKK kamplarını görüntüleyerek örgütün Türkiye dışına çekilme sürecine tanıklık eden Bakur belgeselinin yönetmenlerinin yargılandığı davanın bir önceki duruşmasında mahkeme heyeti, yargılamaya dair esas hakkındaki görüşünü sunmuş, savcı sanıkların “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla cezalandırılmasını talep etmişti. MLSA’dan Jiyan Kara’nın aktardığına göre davanın yedinci duruşmasında Çayan Demirel ve avukatı Meral Hanbayat, İstanbul Adliyesi’nden Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılırken Batman Barosu Başkanı Avukat Erkan Şenses ise duruşma salonunda hazır bulundu. Yüzde 99 engeli olan Demirel, savcının esas hakkındaki görüşünü kabul etmedi ve yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle savunmasını avukatının yapacağını söyledi.

Avukat Meral Hanbayat Yeşil, “Ülkemizde görülmeyen yargı pratiğiyle karşı karşıyayız. İfade özgürlüğünü kullanan insanlar 4,5 yıl gibi bir cezayla karşı karşıya kaldı. Uluslararası içtihat ve sözleşmelerin, sanatsal ifadenin korunması için karar aldığını biliyoruz,” sözleriyle başladığı savunmada “Müvekkillerim, söylendiği gibi belgeselde savaşı övmüyorlar, tam tersi barışa dikkat çekiyorlar. Barış talepleriyle, yine barış sürecinin olduğu bir dönemde bu belgesel çekilmiştir,” dedi. İddianamede ve gerekçeli kararda suç tarihi olarak 6 Mayıs 2015’e işaret edildiğini belirten Hanbayat Yeşil, “O gün Bakur gösterimi yapıldı ve gösterimi izleyen bir polisin tutanağıyla yargılama başladı. Müvekkilim bu sürecin ardından sağlık sorunları yaşadı ve uzun süre komada kaldı. Ardından yüzde 94 engelli olduğu ortaya çıktı. Soruşturma boyunca iki yıl içerisinde müvekkilim sağlık sorunları nedeniyle kendini ifade edemedi. Müvekkilimin engelli olduğuna dair birçok kez sağlık raporu alındı,” ifadelerini kullandı.

“Mahkeme belgeseli izlemedi”

Belgeselin savaşa değil, barışa hizmet ettiğini söyleyen Hanbayat Yeşil, “Belgesel hiçbir şekilde mahkeme tarafından izlenmemiş ve bilirkişi raporu alınmamıştır. Bir polisin tutmuş olduğu tutanakla yıllardır bu yargılamayı sürdürüyoruz. Bu belgesel film o dönem sadece Batman’da gösterilmedi, yurtiçi ve yurtdışında birçok yerde gösterildi. Ama ne hikmetse sadece Batman’da yargılama başlatıldı,” dedi. Batman Barosu Başkanı avukat Erkan Şenses ise esasa ilişkin yaptığı savunmada belgeselin sanatsal ifade özgürlüğü kapsamında çekildiğini hatırlatarak beraat talebinde bulundu: “Dosyada sağlık ve belgesele dair raporlar var. AİHM ve AYM’de bir ifadenin kullanıldığı zamanın konteksine yani izlenildiği zamana dikkat çeker. Ama mahkeme bunu hiç dikkate almadan bir yargılama yapıyor. Dünyanın her yerinde örgüt ve devletlerin diyalog süreçleri ılıman süreçlerdir. Barış süreci olan bir dönemde bu belgeseli çekmek neden savaşa teşvik olsun ki? Bu sanatsal ifade özgürlüğü kapsamında çekilen bir belgeseldir.”

Bakur (Kuzey, 2015)

Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti Demirel ve Mavioğlu’a “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla 1’er yıl 13’er ay hapis cezası verdi. Böylelikle ilk davada verilen karar, azaltılarak tekrar edilmiş oldu; belgesel yapmak mahkeme tarafından suç kabul edildi.

“Demirel’in cezasının iptal edilmesi insani bir gerekliliktir”

2015’te geçirdiği kalp krizi sonrasında hayatını yüzde 99 engelli durumda sürdüren ve tedavi süreci devam eden Demirel’e tekrardan hapis cezasının verilmesi tepki uyandırdı. Filmin yapımcısı ve Demirel’in eşi Ayşe Çetinbaş, Artı Gerçek’ten Esra Çiftçi’ye verdiği söyleşide mahkemenin Demirel’in sağlık durumunu dikkate almadığını söyledi. Kararı istinafa taşıyacaklarını, olumlu sonuç çıkmaması durumunda Yargıtay’a başvuracaklarını ifade eden Çetinbaş, belgeselim sinema eseri olarak değerlendirmesi gerektiğini anlatan uzman görüşleri ve bilirkişi raporları aldıklarını ve mahkeme kararının sanatsal ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu söyledi. Demirel’in hayati ihtiyaçlarını tek başına karşılayamadığına vurgu yapan ve tedavi süreçlerinin düzenli devam ettiğini ifade eden Çetinbaş, “Çayan cezaevine falan girebilecek, orada kalabilecek birisi değil,” dedi.

Demirel’e verilen hapis cezasının iptali için 9 kurum ve 99 ismin imzaladığı bir bildiri yayımlandı. Demirel’in mesleğini ifade özgürlüğü kapsamında gerçekleştirdiğini hatırlatan bildiride, “Mahkeme Çayan’ın hastalığını dikkate almadığı gibi, filmin gösterimi sırasında yoğun bakımda olduğu gerçeğinin de görmek istemedi. Kararda, Batman’daki gösterim nedeniyle ‘basın yoluyla propaganda’ artırımına da gidildi. Bu çerçevede Çayan Demirel’e verilen ceza da yüzde 50 oranında yükseltilmiş olduğundan, tecil yolu da kapatılmıştır. Ancak, iddianamenin fikir ve sanat özgürlüğüne aleni aykırılığı bir yana beyninde oluşan ağır hasar nedeniyle konuşma güçlüğü de çeken yönetmen Çayan Demirel, bu iddianame ile kendisine yöneltilen suçlamalara karşı savunma hakkını dahi kullanamamıştır,” denildi. Engeli sebebiyle cezaevinde yaşamını sürdürebilmesinin mümkün olmadığına ve tedavi sürecinin devam ettiğine dikkat çekilen çekilerek, “Yaşamını sürdürebilmek için profesyonel sağlık yardımı alması gereken Çayan Demirel’in cezaevi şartlarında yaşayamayacağı tıbbi raporlarla kesin bir durumdur,” ifadeleri kullanıldı. Bildiride “Çayan Demirel’in cezasının iptal edilmesi insani bir gerekliliktir,” çağrısı yapıldı. Türkiye İşçi Partisi (TİP) de Demirel’e verilen hapis cezasının iptalini talep etti. Açıklamada “Yüzde 99 kalıcı engeliyle Çayan Demirel’in cezaevinde yaşamını tek başına sürdürebilmesi mümkün değildir. Sağlık durumu dikkate alınarak Çayan Demirel’in cezasının iptal edilmesi insani bir gerekliliktir,” denildi.

Bakur barışın propagandası”

Mahkemenin kararıyla ilgili Mezopotamya Ajansı’ndan Esra Solin Dal’a konuşan Mavioğlu ise “örgüt propagandası” ile suçlansalar da Bakur belgeselinin “barışın propagandası” olduğunu söyledi. Bakur’un izlemeden yargılayan iktidarı eleştiren Mavioğlu, belgeselin 34. İstanbul Film Festivali’ndeki gösteriminden bir gün önce ‘eser işletme belgesi’ olmaması gerekçe gösterilerek program dışı bırakılmasını da hatırlattı: “İktidar, daha seyretmediği filmin ‘terör’ propagandası olduğu kanaatine vardı ve filmi yasakladı. O dönem, çok sayıda sinemacı ve sanatçı sansüre karşı toplu hareket ederek festivali boykot etti. O sene, ne yarışma ne de kapanış toplantısı yapılabildi. Sonuç olarak 34. İstanbul Film festivali hâlâ bu büyük skandallarla anılıyor.” Belgeselin yapım yeri olan İstanbul yerine davanın Batman’da açılmasının sebebini sorgulayan Mavioğlu, “Elinde kamerasından, bilgisayarındaki kurgu setinden başka hiçbir silahı olmayan kişiler hakkında dava açıp ceza vermek akıllara ‘kim terörist?’ sorusunu getiriyor,” dedi.

34. İstanbul Film Festivali’nde Bakur sansürüne karşı yapılan protesto yürüyüşünden

Hakikati savunmaktan geri adım atmayacaklarını ifade eden Mavioğlu, Bakur davası üzerinden yürütülen baskı ve sansüre dikkat çekti: “16 yaşımdan beri yargılanıyorum. 60 yaşıma geldim hâlâ yargılama devam ediyor. Bize ceza verseler ne olur, vermeseler ne olur? Esas itibariyle bu ceza, bir çeşit Osmanlı’dan kalan ibret-i alem meselesidir. Bakur filmini ibret olarak gösterip, böyle işler yaptığınızda başınıza neler gelebileceğinin mesajını veriyorlar. Tüm baskı ve sindirme politikalarına rağmen toplumda hakikati savunanlar var. Biz de bilirdik çiçek, böcek çekmeyi ama bu ülkede yıllardan beri sadece ölü ele geçirilen ve benzeri ifadelerle ‘terör’ yaftası adı altında sunulan, çarpıtılmış tarihsel bir gerçeklik ile karşı karşıyayız.”

Bakur davası iddianamesi 2021 yılında PEN Norveç tarafından incelenmişti. Avukat Ezio Menzione tarafından hazırlanan raporda suçlamanın temelini oluşturan “propaganda”ya işaret eden herhangi bir unsur yer almadığı, belgeselin “örgüt propagandası” suçu kapsamında değerlendirilebilmesi için iddianamede hangi bölümlerinin “izleyenleri terör örgütüne üye olmaya teşvik etmek amacını taşıdığını”nın belirtilmesi gerektiği ifade edilmişti. Menzione, Bakur belgeselinin tıpkı Barış İçin Akademisyenler bildirisi gibi ifade özgürlüğü sınırları içinde değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekmişti.