Şu An Okunan
Mania Akbari Kendi Hikâyesini Anlatıyor

Mania Akbari Kendi Hikâyesini Anlatıyor

Geçtiğimiz ay önemli bir ifşa mektubu sosyal medyada dolaşıma girdi. 10 filminin dağıtım haklarını elinde bulunduran MK2 şirketine yazdığı mektupta İranlı sanatçı Mania Akbari, filmin çekimlerinin kendisine ait olduğunu öne sürüyor, Abbas Kiarostami’yi intihal ve cinsel şiddet ile suçluyordu. Mektubun yayılıp tartışmaları beraberinde getirmesinin ardından Akbari ile iletişime geçtik, hikâyesini bu kez ayrıntılarıyla kendisinden dinledik.

Söyleşi: Fatma Edemen

Uyarı: Bu yazı, cinsel şiddet ve istismar konularında tetikleyici olabilecek unsurlar içermektedir.

Mania Akbari ile Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali sayesinde tanıştım. Festivali daha önce de defalarca ziyaret eden Mania, 2019’da 22. Uçan Süpürge’de Ben, Bedenim, Ülkem (A Moon for My Father) filmiyle FIPRESCI Ödülü’nü kazanmıştı. Mania ile yüz yüze görüşemesek de festivalin bir sohbet grubu vasıtasıyla tanışmıştık. İran #MeToo hareketini ve onun öne çıkan isimlerinden Shaghayegh Norouzi‘yi tanımam da Mania sayesinde oldu. Kadınların özgürleşme mücadelesinin önde gelen savunucuları olarak Mania ve Shaghayegh, Türkiye’de yasal desteğe ihtiyaç duyan mülteci kadınlara yardım etmek için de girişimlerde bulundular.1 Bu girişimler için birlikte çalışmak bizi daha da yakınlaştırdı.

14 Mayıs’ta Mania, sözünü ettiğim sohbet grubunda bizimle çok önemli bir mesaj paylaştı. Mesaj, burada okuyabileceğiniz mektubu içeriyordu. Mektubun içeriğinden etkilendiğim için Mania’ya bir söyleşi teklifinde bulundum. Mania’nın davetimi nazikçe kabul etmesinden bir hafta sonra buluştuk. Uzun, travmatik ve duygusal olarak oldukça zorlayıcı bir görüşme oldu. Mania’nın hikâyesini sizlerle burada paylaşıyoruz.

“Kamuoyu önünde konuşmayı bir kenara bırak, başıma gelenleri fark etmem ve kabul etmem bile bunca yılımı aldı.”


Mania’nın mektubu 10 (Dah, 2002) filminin dağıtım haklarını elinde bulunduran MK2 firmasına yazılmıştı. Mania bu mektupta, 10’u kendisinin çektiğini ve film için verdiği emeğin, kendisini hem ruhsal hem de fiziksel olarak istismar eden Abbas Kiarostami tarafından çalındığını öne sürüyordu. Mektubu göndermesinin üzerinden bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen Mania MK2’den yanıt alamamış.

Filmin, şu anda yaşadığı Londra’daki Britanya Film Enstitüsü’nde (BFI) Kiarostami retrospektifinin bir parçası olarak gösterileceğini öğrenen Mania, mektubunu kendi e-mail listesine göndererek daha geniş çapta paylaşma kararı aldı. Mektubun geçtiğimiz Haziran ayının ortasında sosyal medyada dolaşıma girmesi bu sayede mümkün oldu. Mektubun aldığı tepkilerse oldukça çeşitliydi. Mania büyük bir destek görmüştü ama istismar, intihal ve cinsel taciz hakkında konuşmak için neden yirmi yıl beklediğini sorgulayanlar da oldu.

#MeToo hareketinin görünür kıldığı şeylerden biri de, kadınların tanınmış, güçlü erkekler tarafından ruhsal ve fiziksel olarak istismar edilmesinin birçok farklı sektörde olduğu gibi sinema ve eğlence endüstrisinde de korkunç derecede sistematik oluşuydu. #MeToo, kadınlara seslerini yükseltme ve istismarı kolektif olarak ifşa etme cesareti veren bir hareket oldu. İçinde bulunduğumuz #MeToo sonrası dönemde, bu tür travmatik deneyimleri sindirmenin zaman, cesaret ve dayanışma gerektirdiğinin bilgisine sahibiz. Mania için de yaşadığı her şeyi sindirmek ve bunu kamuoyuna açıklama gücüne sahip olmak zordu.

“Yaşadıklarım üzerine düşünmeye başlamak dahi kolay değildi. Londra’daki psikoterapistim, partnerim Douglas White ve pek çok feminist arkadaşım bu yolda adım adım bana eşlik ettiler, yardımcı oldular. Artık bu hatıradan korkmuyorum, ayrıca onun isminden de korkmuyorum. Elbette, dünya çapında büyük bir isim. Bana daha önce bunu defalarca hatırlattı Kiarostami. ‘Kimse sana inanmayacak’ dedi ve ben de sessiz kaldım. Genç bir sinemacı olarak ona saygı ve hayranlık duyuyordum.”

Mania Akbari, partneri Douglas White ile birlikte yazıp yönettiği Ben, Bedenim, Ülkem (A Moon for My Father, 2019) belgeseliyle CPH:DOX 2019’da New:Vision (Yeni Ufuk), 22. Uçan Süpürge’de FIPRESCI ödüllerini kazandı.

10’UN YAPIMI

Mania, 10’da yer alan görüntülerin kişisel bir projesine ait olduğunu öne sürüyor. Söz konusu günlük çekimleri onlardan bir film yapma düşüncesiyle gerçekleştirmemiş Mania. Bu günlük çekimler, kendisine ve çevresine dair kişisel kayıtlardan oluşuyormuş. Mania’nın elindeki bu saatler süren görüntüler sonradan Kiarostami’nin dikkatini çeker; onlardan faydalanarak bir senaryo yazmak istemektedir. Ancak, Kiarostami bir senaryo yazmaz, sadece zaten varolan görüntüleri kurgular.

“Kiarostami, 10’un kapanış jeneriğinde yönetmen, yazar ya da oyuncu yazmamıştı. Sadece isimlerimizi yazmıştı: Abbas Kiarostami ve Mania Akbari.”2

10’un Cannes Film Festivali’ndeki prömiyeri Mania için travmatik bir dönüm noktasıydı. Cannes’a seyahatlerine kadar, Kiarostami ona “bu senin filmin, ben sadece görüntülerini kurguladım,” diyordu. Mania 10’un Cannes ana yarışmaya seçildiğini duyduğunda çok şaşırmıştı. Yola çıkmadan önce Kiarostami ona filmin son halini gösterdi. Mania’nın evinde hep beraber filmi izlediler. Filmin bu halinde kapanış jeneriği hiç yoktu. Cannes’daki gösterimden kısa bir süre önceyse durum değişmiş.

“Bana dedi ki ‘Mania biliyorsun, bu film kurmaca.’ Çok şaşırdım çünkü filme dair hiç böyle hissetmemiştim. Bana, ‘beni takip et, söylediğim her şeyi tekrar et’ dedi. Filmin kurmaca olduğunu ve kendisi tarafından yönetildiğini söylemezsek Cannes’a asla seçilemeyeceğini ve ödül kazanamayacağını söyledi. Beni filmde oyuncu olarak yer aldığımızı söyleme konusunda ikna etti ve filmi böyle pazarladı. Bu onun prestij ve ticari başarı kazanma yoluydu.”

Basın toplantısında ilk soru Mania’ya geliyor ve Mania yaşadığı şoktan ötürü çekim detaylarına girmeden soyut yanıtlar vererek basını geçiştirmeye çalışıyor. Mania, Kiarostami’nin bu noktada devreye girdiğini ifade ediyor; Kiarostami mikrofonu alarak filmin kurmaca olduğunu söylüyor, oyuncuları nasıl yönlendirdiğini anlatmaya başlıyor.

“26 yaşındaydım, yüzlerce insanın önünde bir sahnede, ünlü bir yönetmenin yanında oturuyordum. Söylediklerini doğrulamaktan başka seçeneğim olmadığını hissettim. Dünyaya bu filmi kendisinin yönettiğini söylemek istedi. Filmdeki çocuğun -aslında kayda alındığından haberi olmamasına rağmen- nasıl oyunculuk yaptığını anlatmak istedi, böylece bunlar gerçek haline geldi.”

20 Parmak filmi ile katıldığı 8. Uçan Süpürge’de Mania Akbari (ortada) ile Altyazı için Şükran Yücel (sağda) söyleşmişti. Yıl 2004.

Mania’ya göre, Kiarostami onu bir oyuncu olarak konumlandırarak herkesin Mania’nın kariyerinin kendisiyle başladığını düşünmesini istiyordu. Ancak Kiarostami ile tanışmadan önce Mania, İranlı kadın yönetmen Mahvash Sheikholeslami ile çalışmış, hevesli bir yönetmen adayıydı. Mania, geriye dönüp baktığında kariyerinin ilk aşamalarında Sheikholeslami ile çalışmasının ne kadar önemli olduğunu görüyor.

“Geleneksel bir toplumda kendini bulmaya çalışan genç bir kadındım ve terapistim yaratıcı bir şeyler yapmamı önerdi. O zamanlar, Mahvash ile tanıştıktan kısa bir süre sonra, partnerim bana küçük bir kamera almıştı. Kamerayı aldım ve evimde, mutfakta, arabamda çekim yapmaya başladım. Bu kamera 10‘daki görüntüleri kaydetmek için arabanın ön paneline taktığım kameraydı. Kocam ve üç çocuğumla birlikte yaşıyordum. İkisi kocamın eski evliliğinden, biriyse benimdi. Bu kolay bir hayat değildi ve kamera hayata, kendime, farklı bir bakış açısıyla bakmama, İran İslam toplumunda bir sanatçı, bir kadın, bir anne ve bir eş olarak kim olduğumu anlamama yardımcı oldu. Kimliğimi bulmama yardımcı oldu. Bu, bir sinemacı olarak yolculuğumun başlangıcıydı. Sinemacı olmak isteyen genç bir kadın olarak, Mahvash Sheikholeslami ile tanışmam hayatımı değiştiren bir deneyimdi. Onun asistanı ve daha sonra görüntü yönetmeni oldum. Ama Kiarostami’nin versiyonundaki kişisel hikâyemde ben yalnızca onun filminde oynamış bir ressamdım.
Şimdi ben o uydurma geçmişi yeniden yazmaya çalışıyorum. Kariyerimi geliştirmede rol oynayan tüm bu isimlere haklarını vermeye çalışıyorum. Ama kolay değil, bunları Wikipedia’ya bile ekleyemedim. Erkek iktidarı ‘hikâye’yi yazabilir; tıpkı Kiarostami’nin benim hikâyemi yazdığı gibi. Mahvash’ı kimse tanımadığı için kendi ismi vasıtasıyla tanınmanın benim için daha iyi olduğuna beni ikna etmek istedi.”

Kadın dayanışmasına vurgu yapan kurmaca film, belgesel ve videolar üreten Mania Akbari, ilk filmi Crystal‘de (2003), belgeselin öznesi Ayesheh ile birlikte.

Mania 10’un üç gösterimine katıldığını söylüyor: Cannes prömiyeri, Londra’da Çağdaş Sanatlar Enstitüsü (ICA) ve Selanik Uluslararası Film Festivali. Selanik’ten sonra Mania, Kiarostami’den ve onun çevresinden uzak durma kararı alıyor. “Festivali terk ettim ve İran’a döndüm. Kiarostami’ye sanata ve sinemaya olan inancımı nasıl zedelediğini anlatan uzun bir faks gönderdim; artık tüm o yalanları söylemek istemiyordum. Sonra oğluyla (Bahman Kiarostami) konuşmaya gittim. Ona, ‘Baban bir yalancı’ dedim.”

Bu olaydan sonra Kiarostami, Mania’nın 10’da da yer alan kız kardeşi Roya ile kendi evinde görüşmek istiyor. Roya’nın aktardığına göre, Kiarostami kendisine bağırmış, hakaret etmiş ve Mania’ya kimsenin inanmayacağını, onsuz bu filmin çöpe atılacağını söyleyerek gözünü korkutmuş. Mania, bu noktadan sonra Kiarostami’nin onun hakkında söylentiler yaymaya başladığını, insanlara onun akli dengesinin yerinde olmadığını ve güvenilmemesi gereken biri olduğunu söylediğini öne sürüyor.

“Filmlerini hâlâ seviyorum, Yakın Plan’ı (Nema-ye Nazdik, 1990) seviyorum ama gücünü ve prestijini bir kadına karşı, bir kadının hikâyesine karşı kullandığı da doğru. İran toplumu nezdinde beni mahvetti. Ruhsal sorunlarım olduğunu ve bu yüzden tehlikeli olduğumu iddia etti. Tahran’da bekar annelerle ilgili bir belgesel çekiminin ortasındaydım, sonra birden tüm kadınlar projeden ayrıldı. Kimse benimle iletişime geçmedi; yalnızlaştırıldığım, tedirgin edici bir süreçti. Bu yüzden tamamen suskun kalmaya karar verdim.”

Mania, Kiarostami’nin sonraki filmlerine ve gelecekteki kariyerine zarar vermeye çalışmasından korkuyordu. Kansere yakalanmadan kısa bir süre önce çektiği ilk uzun metrajlı filmi 20 Parmak’ın (20 Angosht, 2004) yapımını küçük bir grup içinde tuttu ve Kiarostami’ye duyurmadı. Film Venedik Film Festivali’ne seçildiğinde Kiarostami’nin sinirleneceğinden endişe ettiği için mutluluktan çok korku hissediyordu. Kiarostami’nin gönlünü hoş tutmak ve onu teskin etmek için elinden geleni yapıyor, ona duymak isteyeceği şeyleri söylüyordu: “20 Parmak çıktığında siniri bozuldu. Filmi ona adamak zorunda kaldım. Ona, ‘İlk uzun metraj filmimi sana adadım, lütfen beni mahvetme, sahip olduğum her şey senin sayende, hadi 10’u unutalım’ dedim.” Mania bunları yaparak Kiarostami’yi onun için bir tehdit olmadığına ve onu ifşa etmeyi planlamadığına ikna etmeye çalışmıştı.

“‘Kimse sana inanmayacak’ dedi ve ben de sessiz kaldım. Genç bir sinemacı olarak ona saygı ve hayranlık duyuyordum. Artık bu hatıradan korkmuyorum, ayrıca onun isminden de korkmuyorum.”


Mania, 10’un yapımı etrafında Kiarostami’nin söylediği yalanları aktarmaya devam etti. İran’da başörtüsü takmak zorunlu olduğu için çekimler esnasında sokakta araba kullanırken başörtüsü takmak zorundaydı. Çekimler sırasında kayan başörtüsünün sabit durabilmesi için Mania birkaç kez eliyle örtüsünü düzeltiyordu. Mania, filmdeki bu hareketlerini Kiarostami’nin filmi kendisinin çektiği izlenimini yaratabilmek adına manipüle ettiğini söylüyor.3

“Dünyaya kulağımda bir kulaklık olduğu için elimi örtüme götürdüğümü ve beni bu kulaklık aracılığıyla yönlendirdiğini söyledi. Buna inanabiliyor musunuz? Yirmi yıl önce, kulağımda bir kulaklıkla çekim yapmak. Başım örtülü olmasa bunu söyleyemezdi. Buradaki kontrol metaforunu görebiliyor musunuz? O benim kulağımda. Kadınlar 40 yıldır zorunlu başörtüsüne karşı mücadele ediyor ve o başörtüsünü beni kontrol altına almak için kullanıyor.”

20 Parmak’ın gösterimi için Paris’teyken bir gazeteci bana 10’daki seks işçisini sordu. Gazeteciye oynayanın kız kardeşim olduğunu söyledim. Gazeteci, ‘Kiarostami yalancı mı? Yoksa siz mi yalancısınız? Çünkü ben onunla (Kiarostami) röportaj yaptığımda, diyalogu kendisinin yazdığını ve fahişeyi oynayan kızın İran’dan Kanada’ya kaçtığını ve kızın yüzünü bilerek göstermediğini söyledi’ diye yanıt verdi. Çok şaşırdım ve ‘özür dilerim, belki o haklıdır’ dedim. Açıklayamadım çünkü ondan (Kiarostami) korkuyordum. Onun istediği her şeyi söyledim. Bunun ne kadar acı verici olduğunu biliyor musun? İran’a dönünce onu aradım. ‘Lütfen bana bu film hakkında insanlara tam olarak hangi hikâyeleri anlattığını söyle, çünkü ne dediğini bilmezsem farklı şeyler söyleyebilirim’ dedim. ‘Sadece kendi filmin 20 Parmak hakkında konuşacağına, artık 10 hakkında konuşmayacağına söz vermiştin’ diye yanıt verdi. İnsanlar bana 10 hakkında soru sorduğunda ne yapabilirim ki diye sordum ona. Kendisinin verdiği tüm röportajları okumam ve aynı şeyleri söylemem gerektiğini söyledi ve ardından ‘filmlerim hakkında konuşma, kendi filmin hakkında konuş’ diye ekledi. Konuşmanın sonunda ‘20 Parmak filmini insanlar gösteriyorsa bunun senin değil, benim adım sayesinde olduğunu biliyorsundur umarım. Boş bir siyah ekrandan bir film yapsam dahi dünya bunun hakkında konuşur. Bilmelisin ki 10 olmasaydı hâlâ stüdyonda Katayoun’un (Taleidzadeh) resimlerini yapıyor olurdun’ dedi.”

Genç kadının kel kafasını ortaya çıkarmak için başörtüsünü çıkardığı 10‘daki en ikonik sahnelerden biri Mania’nın arkadaşı Katayoun’a aitti. Mania bu sahne hakkındaki iddialara özellikle sinirleniyor:

“Katayoun’un filmde yaptığı her harika şey doğrudan kendisinden geldi. Bu hikâyenin ardında, bir kadının içsel deneyimlerini oluşturan ya da yönlendiren gizli bir erkek figürü yoktu. Katayoun tıraşlı kafasını göstermek için beyaz başörtüsünü çıkardığında Abbas Kiarostami ile hiç tanışmamıştı. Bu, derin bir kadın acısının ifadesiydi ve bu hikâyenin tek yazarı, kendi deneyimi ve cesaretiyle hareket eden Katayoun’du; ve Katayoun’un yoldaşı ve sempatizanı olarak tek kayıt yapan bendim. Bu bir kadın gücü ve dayanışma anıydı. Bu adam neden bunu çalıp kendi dehasının bir parçası olduğunu iddia etmekte özgür olsun ki?”

Akbari, 30 minutes to 6 am (2013) filminin çekimlerinde.

Filmdeki seks işçisi sahnesiyle ilgili olarak Kiarostami pek çok kez, bu sahnenin senaryosunu yazmak için çok sayıda seks işçisi ile görüştüğünü ve bu rolü oynamak için birçok kadını seçmelere kattığını iddia edecekti. Mania seks işçisi sahnelerinin kız kardeşi Roya tarafından doğaçlama yapıldığını söylüyor. Roya ayrıca filmde başka bir rolde de oynuyor ve Mania’nın aktarımına göre, çekimler sırasında Kiarostami ile hiç tanışmadığını belirtiyor. Bu kayıtlar sırasında kamera lensinin kapağını açık unuttukları için yalnızca ses kaydı yapabildiklerini anımsıyor Mania. Kiarostami ise seks işçisini oynayanın Roya değil başka biri olduğunu ve seyircinin bu karakteri yargılamasını önlemek için oyuncunun yüzünü göstermediğini ileri sürüyor:

Mania, Kiarostami’nin 10’un yaratılışı hakkındaki hikâyeyi uydurmak için çok ileri gittiğini söylüyor. Bu ileri gidiş sahte kamera arkası çekimlerini de içeriyordu. Bu görüntülerden biri, Mania’nın iddialarını çürütmek için bu yılın başlarında Kiarostami’nin ailesi tarafından yayınlandı, ancak Mania’ya göre, bu çekimler yalnızca kendi hikâyesini desteklemeye hizmet ediyor.

“Katayoun’la olan sahneyi tekrar çekmesi gerektiğini, aynı kıyafetleri giymemiz ve her şeyi aynı şekilde ayarlamamız gerektiğini söyledi. Oğlu Bahman’ı sahneyi çekmesi için davet etti. Bu, filmin son kurgusundan önceydi, bu yüzden ben de belki de bu görüntüyü kullanmak istiyor diye düşündüm ancak bu çekimlerin hiçbiri filmde yer almadı. Kamera arkası çekimlerinde kıyafetlerimizin filmdekinden biraz farklı olduğunu görebilirsiniz ve hatta Katayoun’un aynı performansı tekrarlayamadığından şikayet ettiğimi duyabilirsiniz. Nasıl sahte kanıt yaratmaya çalıştığını şimdi anlıyorum.”

Bu Mania’yı 10’un jeneriğindeki isimler konusuna geri döndürüyor.

“Gerçek şu ki, tüm bu insanlar benim yakın ailem. Roya ve Mandana benim kız kardeşlerim. Kardeşlerim bu isimleri kullanmamayı tercih ediyor ama Kiarostami onların evlilik isimlerini kullandı. Belli ki jenerikteki isimlerin şu şekilde görünmesini istemiyordu: Mania Akbari, Roya Akbari, Mandana Akbari. Ama gerçek şu ki bu filmde benim yakın ailem olmayan sadece iki kişi vardı. Biri arkadaşım ve modelim Katayoun Takeizadeh’di. Diğeri ise araba kullanırken tesadüfen arabama aldığım halktan biri olan ‘dindar kadın’dı. Bunu yapmak Tahran’da çok normal. Yüzünü de hiç görmüyoruz çünkü ona çevrilmiş bir kamera yoktu ama Kiarostami onun yüzünü de bilerek sakladığını söyledi. Filmde onu arabadan inerken görüyoruz ama bu o değil, bu benim! Bir gün Kiarostami, şişman görünmem için altına bir sürü giysi olan siyah bir çarşaf giymemi ve arabadan indiğimi filme almak istediğini söyledi. Nedenini söylemedi. Bana 10‘u ilk gösterdiğinde benim yüz planımdan dindar kadının arabadan inişine nasıl bir kesme yaptığını gördüm, ki bu çarşaflı bendim ama sadece sırtımı görüyoruz. Şok olmuştum. Bana ‘sinemanın büyüsü bu. Sinema yalandır! İyi bir yalancı olmalısın. Yalanına inanmalısın ve o zaman insanlar da sana inanacaktır’ dedi.”

Mania’nın anlatımına göre, Kiarostami filmin yayınlanmasından sonra, Roya’yı bir sahne çekimine davet ediyor. Roya yeni bir prodüksiyon söz konusu olduğunu düşünüyor. Gittiğinde ise senaryonun 10’daki repliklerinin aynılarını içerdiğini görüyor ve dahil olmayı reddediyor. Roya, Mania’ya, Kiarostami’nin bu noktada sinirle mekânı terk ettiğini aktarmış.

TRAVMAYLA YÜZLEŞME

Zamanla hem Mania hem de Kiarostami aralarında hiçbir şey olmamış gibi davranmaya başlamışlar. Ara ara maillaşıyorlarmış. Kiarostami 2016’da öldüğünde, partneri Douglas White Mania’nın yanındaymış ve Mania ağlarken ona destek olmaya çalışıyormuş. Ancak sonra Douglas Mania’da bir değişim olduğunu fark etmiş. Mania ancak Kiarostami öldükten sonra feminist arkadaşları, partneri ve terapisti ile bu konuyu konuşabilmeye başlamış. Kiarostami’nin kendisine tecavüz ettiğini ve bunca yıl bunu kabul etmemek için kendini zorladığını bu süreçte açığa çıkarabilmiş. Zihninde sakladığı travmalar o zaman su yüzüne çıkmaya başlamış.

“Bunu ilk fark eden terapistim oldu. Terapistim onun (Kiarostami) hakkında konuşmaktan kaçındığımı fark etti. Konuyu saptırmak için sürekli olumlu şeyler anlatıyordum. Adım adım terapistim bana rehberlik etti.”

Mania Akbari, 10‘un devamı niteliğindeki 10+4‘ü (2007), anlatısını geri kazanmak için çektiğini söylüyor.

Mania yaşananları kabul etmeye ancak son birkaç yılda başlayabiliyor.  Yakın zamana kadar, kendini zayıf görmek istemediği için yaşadıklarını inkâr ettiğini söylüyor.

“Her zaman güçlü bir kadın olduğumu düşündüm. Kimse bana zarar veremezdi. Evliydim. Kocamla iyi bir ilişkim vardı. Kocam karısıyla film izlemek için Kiarostami’nin evimize gelmesiyle gurur duyuyordu. O zamanlar çok gençtim, yaklaşık 24-25 yaşlarındaydım.
Bir gün Kiarostami beni aradı ve Morteza’nın (Mania’nın eski eşi) ne zaman eve geleceğini sordu. Saat sekizde dedim. ‘Ben saat yedide geleceğim çünkü bu gece biraz erken ayrılmam gerekiyor,’ dedi. Dairemizi çok sık ziyaret ederdi. Kiarostami’nin de beğendiği, tatlı, artistik bir evim vardı. Biz birlikte film izlerken partnerim bize yemek yapardı. Ona eskiden Bay Kiarostami derdim, hiçbir zaman ilk ismiyle hitap etmedim. Benim kahramanımdı, öğretmenimdi, ustamdı.
O gün evime bir poşetle geldi. İçinde dört bira ve bir paket fıstık vardı. Perşembe akşamıydı, çocuklarımız anne ve babalarının evlerindeydi. Uzun bir elbisem vardı, artistik bir tasarım, çok güzel. O dönem ara sıra sigara içerdim, kanser olduktan sonra tamamen bıraktım. Sigara içmek için pencereye doğru yürüdüm. Arkamdan geldi ve beni arkadan yakaladı. İç çamaşırımı aşağı indirdi. Dondum. Benimle konuşmadı ya da beni öpmeye çalışmadı. Güçlüydü. Bana tecavüz etti. İnanamadım, öldüm zannettim. Öpme, dokunma, şefkat yoktu; şiddet vardı. Kapı sesini duydu. Kapımızın önünde tavandan sarkan bir zilimiz vardı, bu sayede çocuklarımızın eve girip girmediğini anlıyorduk. O sırada kocam daireye giriyordu ve zil çaldı, bu yüzden Kiarostami durdu ve gömleğiyle pantolonunun üzerini kapattı. Fermuarının kapanma sesini duydum.
İran’da yaşıyordum, evliydim. Kocama hiçbir şey anlatamadım. Kendi kendime ‘sarhoştu, kendinde değildi. Belki de çok güldüm ya da çok makyaj yapmıştım’ diye düşündüm. Kendimi buna inanmaya zorladım. Kendi hatam olduğunu düşündüm. Kendime, ‘unut, affet’ dedim. Kocam var, çocuklarım var. O Kiarostami sonuçta, eminim sadece sarhoştu!”

Sonrasında Kiarostami hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Ne yapacağını bilemeyen Mania da onun izinden gidiyor. Onu affetmeye çalışıyor ve yaşananları unutmaya karar veriyor.

“ICA’daki gösterim için Londra’ya gittiğimizde boşanma aşamasındaydım. Aynı otelde, aynı katta kalıyorduk. Kiarostami içmişti ve odalarımıza doğru yürüyorduk. Gece iki civarıydı. Odalarımız birbirinin karşısındaydı. Odamın kapısına anahtarı koydum ve arkadan göğsümü yakaladığını hissettim. Bana orada, koridorda tecavüz etti, tıpkı dairemde yaptığı gibi. Bu olurken yüzünü hiç görmedim ve hiçbir şey söylemedi. Bittiğinde doğrudan odasına gitti. Odama gittim ve yatakta ağladım. Beni odasına davet etmemiş ya da benim odama gelmemiş olmasının ne kadar garip olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Kafam çok karışıktı. Aşk aramadığı belliydi. Bu olmadan önce bana bir yüzük hediye etmişti; evlilik yüzüğü değil, sadece doğum günüm için bir yüzük. Bana ‘Bu yüzüğü 10‘daki muhteşem oyuncum için Paris’ten aldım’ dedi. Yalnız olduğumuzda bana dünyanın en iyi kadın oyuncusu derdi ama gazetecilerin önünde bana Na Bazigar yani oyuncu-olmayan diye hitap ederdi, bu onun icat ettiği bir kelimeydi. Ertesi gün kahvaltıda onunla konuşmaya karar verdim. Bana yalnız kalmak istediğini, dün gece uyuyamadığını söyledi. ‘Seninle konuşmak istemiyorum, kahveni kendi başına iç’ dedi. Sonra düşündüm ki, tamam, içtiği için utandı. Dün gece sarhoştu ve utandığı için konuşmak istemedi diyerek kendimi ikna ettim.
Bugün dahi kendime neyi farklı yapabilirdim diye soruyorum. Bunu nasıl durdurabilirdim? Birine söylemeli miydim, öyleyse kime söylemeliydim? Kocama mı? Oteldeki birine mi? MK2’den birine mi? Bunlardan hiçbiri aklımın uçundan bile geçmemişti. Sadece bir şey olmuştu ve bunu unutmak, hayatıma devam etmek için elimden geleni yaptım. Londra’da onunla yalnızdım, çok yabancı bir yerdi ve neredeyse hiç İngilizce konuşamıyordum. Ama gerçek şu ki, bana ne olduğunu gerçekten bilmiyordum. Sadece yıllar sonra terapistime bu hikâyeyi anlattığımda, o bana bunun tecavüz olduğunu açıkladı.
Kamuoyu önünde konuşmayı bir kenara bırak, başıma gelenleri fark etmem ve kabul etmem bile bunca yılımı aldı.”

Mania, yaşadıklarına inanmak istemiyor, Kiarostami’nin ona saygı duyduğunu düşünmek istiyor. Mania, geri dönüp baktığında Kiarostami’nin sadece intihal yapmadığını aynı zamanda ona cinsel saldırıda bulunduğunu artık açık olarak gördüğünü ifade ediyor. Bugün Mania, Kiarostami’nin temel motivasyonunun onun üzerinde tam kontrol sahibi olmak olduğuna inanıyor.

Londra’ya yaptıkları bu kısa seyahat sırasında ICA’da saygın film eleştirmeni ve Kiarostami’nin de yakın arkadaşı olan Geoff Andrew, Mania ile bir röportaj yapıyor. Mania, söyleşi öncesi Kiarostami’nin kendisine onun sözlerini tekrar etmesi gerektiğini söylediğini ve söyleşi boyunca onunla birlikte oturduğunu anlatıyor. Mania o sırada farkında olmasa da bu söyleşi, 2005’te BFI tarafından yayınlanacak olan, Kiarostami’nin film hakkında söylediklerini detaylı bir şekilde tekrar eden ve güçlendiren monografinin temeli olacaktı.

2004’te Kiarostami, 10’un yapım sürecini anlatan Ten on 10 belgeselini yayınladı. Mania’ya göre, filmin katılımcılarından hiçbirinin bu belgeselde yer almayı kabul etmemesi ve Kiarostami’nin bir tek burada film yapım pratiğini ayrıntılı bir şekilde özetlemeye girişmesi dikkate değer.

Konuşmamız sırasında Mania, Kiarostami’nin hem İran’da hem de uluslararası alanda ne kadar ünlü ve güçlü olduğunun altını defalarca çizdi. Bu durum Kiarostami’ye karşı durmayı çok zorlaştırıyordu. Şimdi, her şeyden önce Mania, kendisi ve benzer istismarlarla karşı karşıya kalan diğer kadınlar için geçmişte cesaret edemediği bir kavgayı vermek istiyor.

20 Parmak’tan kısa bir süre sonra Mania’ya dördüncü evre meme kanseri teşhisi kondu. Kanser ilerlemişti ve doktorlar hayatta kalma şansının çok az olduğundan korkuyordu. Mania henüz 28 yaşındaydı. Mania, haberi duyunca Kiarostami’nin nasıl hızla hastaneye geldiğini anlatıyor bana. Mania, Kiarostami’nin muhtemelen yaşadıklarını ifşa edeceğinden korktuğuna ya da belki de kendini suçlu hissettiğine inanıyor. Mania hastanedeyken Kiarostami’ye kendi hikâyesi ve kanseri hakkında bir film yapmak istediğini söylemiş. Sonrasında da 10+4’ü çekmeye başlamış. Mania, bir şekilde anlatısını geri kazanmak istiyordu.

Mania kemoterapi almak için düzenli aralıklarla İtalya’ya seyahat ediyor, kalan zamanını ise İran’daki stüdyosunda geçiriyordu.

“Kiarostami stüdyomu düzenli olarak ziyaret etmeye başladı. Bir gün, günlük çekimlerimi izlemek istedi. ‘Güzel, harika, şairane’ olduklarını söyledi. Bu filmde benimle birlikte çalışmayı teklif etti. Titremeye başladım. Aman Tanrım, 10’daki gibi oluyor diye düşündüm.
Ertesi gün ona bir faks çektim. Ona eğer ölürsem çekimlerimi kurgulayabileceğini ama eğer hayatta kalırsam bunu kendim yapmak istediğimi söyledim. Stüdyoma gelmeyi bıraktı. Bundan önce her gün beni ziyaret ediyor, kebap ve pilav getiriyordu. Fakstan sonra ortadan yok oldu. Aradım ama telefonu yüzüme kapattı. Artık ölüp ölmemem umurunda değildi.”

Yek. Do. Yek‘in (One. Two. One, 2011) setinde.

Mania, Kiarostami’nin onu kontrol etmek için kullandığı başka bir aracın gaslighting olduğunu da ekleyerek, yıllarca kendisini karaladığını ve akıl hastası olduğu söylentisini yaydığını öne sürüyor. Bu sayede Kiarostami, film hakkında ya da cinsel istismar hakkında konuşması durumunda kimsenin ona inanmayacağından emin olacaktı. Mania, Kiarostami’nin bu yanlış imajı güçlendirmek için hem boşanmasını hem de kanserini nasıl kullandığını anlatıyor. Mania’ya göre Kiarostami özellikle Fransa’da seviliyordu, orada bağlantıları ve gücü vardı. Mania, Kiarostami’nin özellikle orada kendisi hakkında kötü konuştuğunu iddia ediyor. Mania, “Ona (Kiarostami) 10+4’ü anlatmamdan ve benimle görüşmeyi bırakmasından sonra, insanlara benim akıl hastanesinde olduğumu söylediğini keşfettim, halbuki ben kanser tedavisi görüyordum. Yıllarca insanlar bana bunu sordu. Bunu söylemek zorunda kalmak bile inanılmaz ama ben hiç akıl hastanesine gitmedim,” diyor.

Mania yaşadıkları hakkında konuşmaya başladıktan sonra, oğullarının da Kiarostami’yi savunmaya geçtiğini anlatıyor. Özellikle oğlu Ahmad’ın yönetmeni yüksek perdeden savunmasının bu istismar döngüsünün devamı niteliğinde olduğunu düşünüyor. Tam da bu yüzden, 10 hakkında tüm detayları anlatırken oldukça dikkatli olmak istiyor.

“Benim itibarımı sarsmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Ona saygı duyduğumu göstermek için babalarına gönderdiğim özel e-mailleri yayınladılar. Evet, ona saygı duyuyordum. Evet, öldüğünde ağladım. Bu adam benim hayatımın çok büyük bir parçasıydı. Buna benzer bir ilişki yaşayan herkes, bu durumun ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu anlayabilir. Öldüğünde henüz bana yaptıklarını kabullenememiştim.
Ondan nefret etmedim. Yıllarca onun adına bahaneler buldum ve hâlâ kendimi bunu yaparken buluyorum. Ama aynı zamanda bana yaptıklarını kabullenmeye de hazırım. Ölmeden kısa bir süre önce, çok hastayken, onu aradım. Bana, ‘Seni sevdim ama sen aptaldın ve hiçbir zaman anlamadın’ dedi. O telefon görüşmesinden sonra çok ağladım. Yıllar sonra hâlâ bu sözleri sindirmeye çalışıyorum.
Son iki yıldır Kiarostami’nin işlerinin toplu gösterimlerine katılmak için davet ediliyorum. Saygılı bir şekilde reddediyorum. Eğer ün, ilgi, para isteseydim bu etkinliklere katılmak benim için hiç de zor olmazdı. Bu mektuplardan önce, retrospektif kitabına katkıda bulunmam için MK2’den bir gazeteci beni aradı. Ancak gerçekleri söyleme kaydıyla kabul edebileceğimi söyledim. O yazardan tekrar haber almadım.
Ben bu iktidar yapılarıyla mücadele etmek için buradayım. 10’un dağıtımının ve gösteriminin durdurulmasını istiyorum. Para istemiyorum, hiçbir zaman paradan bahsetmedim. Ne benim ne de 10’da yer alan hiçbir kadının filme katılım için tek bir kuruş almadığını belirtmekte fayda var ki bu, Kiarostami’nin yazıp yönettiği bir filmde rol alıyor olsalar kesinlikle olağandışı olurdu. Ama net olmak için tekrar söyleyeceğim. Kimseyi dava etmek istemiyorum. MK2 filmde rol alan kadınlardan bilerek ya da bilmeyerek haksız kazanç elde ettiğini düşünüyorsa, o zaman bu kazançları hangi hayır kurumuna bağışlaması gerektiğini memnuniyetle tartışabiliriz. Para istemiyorum, itibar istemiyorum, ilgi istemiyorum. Tarihin gerçekte ne olduğunu kaydetmesini istiyorum. Bu adam neden tüm bu kadınların çalışmalarını ve deneyimlerini çalmakta, hepsinin kendisine ait olduğunu iddia etmekte özgür olsun ki? Diğer kadınlar adına da konuşmak istiyorum. Eminim bunları yaşayan sadece ben değilim. 10‘un halka açık gösterimlerini durdurmak istiyorum. Bu bir yalan, bu bir hırsızlık ve bu filmin tecavüzcümün kanonunun bir parçası olarak ilan edildiğini görmek benim için çok zor.”

Ben bu iktidar yapılarıyla mücadele etmek için buradayım. 10’un dağıtımının ve gösteriminin durdurulmasını istiyorum. Tarihin gerçekte ne olduğunu kaydetmesini istiyorum. Bu adam neden tüm bu kadınların çalışmalarını ve deneyimlerini çalmakta, hepsinin kendisine ait olduğunu iddia etmekte özgür olsun ki?

Mania, Kiarostami’nin ailesinin onu itibarsızlaştırmak için her olanağı kullanabileceklerini düşündüğü için Kiarostami ile yaşadıklarının her anını, özellikle de 10 ile ilgili olanları tüm ayrıntılarıyla anlatmak istiyor. “Zekiydi, izlerini nasıl kapatacağını biliyordu,” diyor Mania. Katayoun’un kısımlarını yeniden çektikleri gün Kiarostami’nin nasıl kocası Morteza Tabababai’den, Mania ve Kiarostami’yi MK2’nin Kiarostami’ye gönderdiği büyük bir video kamerayla birliktelerken fotoğraflamasını istediğini anlatıyor. “O sırada neler olduğunu anlamadım. Bu fotoğrafları MK2’ye gönderdi ve şimdi bu fotoğraflar onun filmi çektiğinin kanıtları arasında yer alıyor ancak bu kameranın benim arabamın gösterge paneline sığmayacağı, filmdeki görüntüleri çekerken kocamın bana çok daha önceden aldığı küçük bir kamerayı kullandığım çok açık,” diyor Mania.

Konuşmamızdan birkaç gün önce Mania, BFI’nin Abbas Kiarostami Retrospektifi’nden 10‘u çıkarmaya karar verdiğini söyledi. Bu karardan sonra kendini daha güçlü hissedip hissetmediğini sordum. Yükselen İran #MeToo hareketi ve Londra’daki feminist aktivist arkadaşlarıyla kendini daha güçlü hissettiğini söylüyor.

Mania’yı dinlemek, yaşadığı ve yıllarca üzerinde taşıdığı haksızlıklara karşı verdiği mücadeleyi anlamak benim için zor oldu. Hikâyesini paylaşmanın onun için iyileşme sürecinin bir parçası olduğuna inanıyorum. Ancak Mania sadece kendini iyileştirmeye çalışmıyor; hem sinema endüstrisinde hem de hayatın her alanında erkek egemenliğine karşı mücadele etmek için başkalarına da yardım etmeye ve onları örgütlenmeye çalışıyor.


NOTLAR
1 Metin K. tarafından tecavüze uğrayan İranlı yüksek lisans öğrencisi Khatere S.’nin haberi Shaghayegh ve Mania’nın çabalarıyla Türkiye basınında yer aldı ve davası İnsan Hakları Derneği tarafından sahiplenildi.
2 10’un sonunda filmdeki pozisyonlarına işaret etmeksizin sadece isimler beliriyor. Önce Abbas Kiarostami yazıyor (“yönetmen” ifadesi yok), ardından Mania Akbari. Bu iki isim tek tek belirirken diğer isimler ikişer ikişer perdeye yansıyor. Diğer isimlerde de herhangi bir pozisyon, rol ya da karakter ismi belirtilmiyor.
3 Mania filmin kurgusunda kullanılan çekimlerde Kiarostami’nin olmadığını belirtiyor: Yalnızca Kamran Adl’ın (çocuğun babasını oynayan) olduğu sahneyi Kiarostami çekmiş. Filmde bu sahne, seks işçisinin arabayı terk ettiği plan ve ‘dindar kadın’ın arabayı terk ettiği plan olmak üzere yalnızca üç çekim Kiarostami tarafından yapılmış. Bunların dışındaki tüm çekimleri Mania küçük kamerasıyla, Kiarostami yokken, kendi arkadaşları ve kardeşiyle yapmış. Kiarostami başka ek çekimler yapmış ama bu çekimler filmde kullanılmamış.