Şu An Okunan
Susma’nın ‘Sansür Raporu’ndan: Sinemada Sansür Dijitale Taşındı

Susma’nın ‘Sansür Raporu’ndan: Sinemada Sansür Dijitale Taşındı

Susma Platformu, Aralık 2019-Aralık 2020 döneminde gerçekleşen sansür vakalarını kayıt altına alan Türkiye’de Sansür ve Otosansür raporunu yayınladı. Raporun sinemayla ilgili bölümünde, COVID-19 salgınıyla ivme kazanan dijital dönüşümle birlikte sansürün de sinema salonlarından dijital ortama taşındığına dikkat çekiliyor.

Susma Platformu, kültür-sanat ve medya alanlarında gerçekleşen sansür vakalarını derlediği Türkiye’de Sansür ve Otosansür raporunun dördüncüsünü yayınladı. Aralık 2019-Aralık 2020 döneminde gerçekleşen sansür vakalarını içeren raporda her yıl olduğu gibi sinemaya özel bir yer ayrılıyor. Çeşitli tablo ve grafiklere de yer verilen raporda sansürden en fazla etkilenen alanın 137 engelleme vakası tespit edilen gazetecilik olduğu görülürken, sinema alanında 15 adet sansür vakası gerçekleştiği kaydediliyor. Öte yandan, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) 2019’da yürürlüğe giren yönetmelikle internet yayınlarını denetleme görevini üstlenmesiyle birlikte, film ve dizilere yönelik engellemelerin de arttığına işaret ediliyor. Sadece televizyonda değil, dijital platformlar ve internette de film ve dizilerin sansürlenmeye başlandığına dikkat çekiliyor.

Raporun ‘Sinema’ bölümünü hazırlayan Özkan Küçük, Koronavirüs salgını kısıtlamaları sonucu yılın büyük bölümünde sinema salonlarının kapalı kaldığına dikkat çekiyor. Küçük’ün raporuna göre, halihazırda gerçekleşmekte olan dijital dönüşüm salgınla ivme kazandı ve bununla birlikte sansür ile otosansür vakaları da salonlardan dijital ortama taşındı. Netflix’te yayınlanacağı duyurulan Minnoşlar (Mignonnes, 2020) filminin, RTÜK’ün ‘tavsiye kararı’ üzerine platformun Türkiye kataloğundan çıkarılması, BluTV’nin Çıplak (2020) dizisini bir sosyal medya paylaşımının ardından RTÜK’ün kararı olmaksızın bir süre yayından kaldırması, Tivibu’nun Nuri Bilge Ceylan’ın Ahlat Ağacı (2018) filminde yer alan deniz kızı heykelinin göğüslerini sansürlemesi, Küçük’ün raporunda yer verdiği dijital platform vakalarından bir kısmı.

Sumru Tamer’in ‘İnternet Yayıncılığı, Radyo ve Televizyon’ alanıyla ilgili hazırladığı bölümde ise, Netflix dizisi Aşk 101‘in (2020) karakterlerinden birinin senaryoda eşcinsel olarak çizildiği yönündeki söylentilerin ardından RTÜK başkanının Netflix’i “sözlü olarak uyarması”na değiniliyor. Hatırlanacağı üzere söylentiler üzerine dizi yapımcıları ve Netflix’i hedef gösteren homofobik bir sosyal medya kampanyası yapılmıştı. Yine bu bölümde, senarist Ece Yörenç’in açıklamalarına yer verdiğimiz haber ile gündeme gelen ‘Şimdiki Aklım Olsaydı’ vakasına da yer veriliyor. Yörenç kendisiyle yaptığımız görüşmede, dizinin çekimlerinin senaryodaki eşcinsel karakter nedeniyle iptal edildiğini dile getirmişti. Raporda söz konusu iptal kararının Netflix tarafından RTÜK’le yapılan toplantı sonrası alındığına vurgu yapılıyor.

Kutbettin Cebe yargılandığı davayla ilgili görüşlerini Serbest Kürsü köşemizde yazmıştı

2015 sonrası süreçte giderek sayısı artan belgeselci ve video-eylemcilere yönelik, ceza davaları aracılığıyla yapılan baskıların 2019-2020 döneminde de devam ettiği gözlemleniyor. Özkan Küçük, raporun ‘Sinema’ bölümünde, Roza – İki Nehrin Ülkesi belgeselinden dolayı yargılanan yönetmen Kutbettin Cebe’ye ‘örgüt propagandası’ suçundan 2 yıl 4 ay hapis cezası verildiğini de hatırlatıyor.

Raporda ayrıca, yaptığı açıklamalarla RTÜK başkanı Ebubekir Şahin’in LGBTİ+’lara yönelik nefret kampanyalara katıldığına ve buna paralel olarak televizyonda yayınlanan filmlerde diyalogların dahi sansürlenmeye başladığına vurgu yapılıyor. Özkan Küçük, bu homofobik “hassasiyet”in bir film festivalinin kendi kendini iptal etmesine bile yol açtığına dikkat çekiyor. Hatırlancağı üzere, En İyi Oyuncu ödülününün cinsiyet ayrımı yapılmaksızın verileceğini açıklayan Malatya Film Festivali, tepkiler üzerine festivali düzenleyen büyükşehir belediyesi tarafından iptal edilmişti. Sinema salonlarına yönelik engellemelere ilişkin raporda kendine yer bulan en ağır vaka ise, Batman Yılmaz Güney Sineması’nın bulunduğu araziye belediyeye atanan kayyım yönetimi tarafından ‘süz havuzu’ yapılması. Dicle Anter, yıllarca emek verdiği Yılmaz Güney Sineması’nın tarihini Serbest Kürsü köşemiz için kaleme almıştı.

Susma Platformu’nun raporunun tamamına ulaşmak için tıklayınız.

Suncem Koçer’in RTÜK’ün müdahil olduğu sansür vakalarını incelediği “RTÜK’ün Elverişli İttifakları” yazısı için tıklayınız.