Şu An Okunan
Gezi Davası’nın Yankıları Sürüyor

Gezi Davası’nın Yankıları Sürüyor

Gezi Direnişi davasında Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 28 Eylül 2023’te aldığı onama kararlarının yankıları sürüyor. Kararda Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet cezasının yanı sıra, TİP milletvekili Can Atalay, şehir planlamacı Tayfun Kahraman ve iki sinemacının, Çiğdem Mater ve Mine Özerden’in de 18’er yıl ağır hapis cezaları onanmıştı.  

Hukuk sarmalları ve adaletsizlikle tarihe geçen Gezi Davası’nın yankıları sürmekte. Altı yıldır cezaevinde tutulan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) hak ihlali yönündeki kararına rağmen tahliye edilmeyen Osman Kavala, iktidara yakın politik figürler tarafından toplum nezdinde düşmanlaştırılmaya çalışılmakta. Mahkûmiyet kararı bozulan Mücella Yapıcı hapis tutulan arkadaşlarının haklarını savunmaya, yaşanan adaletsizliği görünür kılmaya ve mücadeleye devam ediyor. Çekmediği Gezi Direnişi belgeselinin merkeze oturduğu suçlamalara maruz bırakılan Çiğdem Mater ve sinema-reklam sektörlerinde yıllarca emek vermiş Mine Özerden’in halen hapiste tutulması, yargı kararlarının kültür-sanat dünyasında da tepki görmesini beraberinde getiriyor. Cezaevinde tutulan milletvekili Can Atalay ise, AYM ve Yargıtay arasında yaşanan hukuk krizinin ortasında adalet arayışını sürdürmekte.

Osman Kavala

Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde altı yıldır tutuklu bulunan Osman Kavala, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kendisini hedef alan sözlerine yanıt verdi. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 38. Olağan Kurultayı’nda genel başkan seçilen Özgür Özel, konuşmasında aralarında hapiste tutulan Can Atalay, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın da olduğu birçok kişiyi anmıştı. Özel, “Soma’da, Zonguldak’ta, Bartın’da yerin yüzlerce metre altında çalışanlara, İzmir’de Agrobay’da direnen kadınlara, Silivri’de Bakırköy’de hepimizin yerine yatan Can Atalay’a, Tolga Şardan’a, Osman Kavala’ya, Selçuk Mızraklı’ya, Selahattin Demirtaş’a selam olsun,” demişti. Bunun üzerine Bahçeli, Özel’in açıklamasında Demirtaş ve Kavala’dan bahsetmesine tepki göstermiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) grup toplantısında Kavala’yla ilgili “Osman Kavala Sorosçu’dur, casustur, suçludur ve cezasını çekecektir,” demişti.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan ve casusluk suçlamasından beraat ettiğini hatırlatan Kavala, “George Soros’la Açık Toplum Vakfı’nın diğer yönetim kurulu üyelerininkinden farklı bir ilişkim olmadığını daha önce çeşitli vesilelerle anlatmıştım,” dedi. Kavala, yasalara aykırı bir şekilde kurgulanan ve çürütülen suçlamalar için “Yargıda düşman hukuku uygulamalarını meşrulaştıran, düşman algısını besleyen söylemlerdir,” ifadelerini kullandı. Kavala’nın açıklamasının tamamı şu şekilde:
“MHP Genel Başkanı, benim ‘Sorosçu ve casus’ olduğumu söylemiş. George Soros’la Açık Toplum Vakfı’nın diğer yönetim kurulu üyelerininkinden farklı bir ilişkim olmadığını daha önce çeşitli vesilelerle anlatmıştım. Casusluk suçlamasının ilk Gezi davasının beraatle sonuçlanmasının ardından beni hapiste tutmak için yaratılmış olduğu biliniyor. Alenen yasalarımıza aykırı bir şekilde kurgulanmış olan bu çirkin suçlama çürütüldü ve düşürüldü. Hukuksuzlukla malul iddiaların siyaseten kullanılması, en başta demokrasi kültürümüze zarar verir. Bunlar, yargıda düşman hukuku uygulamalarını meşrulaştıran, düşman algısını besleyen söylemlerdir.”

Yapıcı: Hâlâ çalışmak zorundayım, nasıl Gezi’ye sponsorluk edeceğim?

Gezi Direnişi davasında Yiğit Ali Ekmekçi ve Hakan Altınay‘la birlikte beraat eden Mücella Yapıcı, tutuklu dostları için mücadeleyi dışarda sürdürüyor. Yapıcı davada sürecinde yaşanan ve yaşanmaya devam eden adaletsizlikleri, hapishane sürecinde maruz kaldıkları muameleyi her fırsatta dile getiriyor.

Mücella Yapıcı ve Çiğdem Mater

Geçtiğimiz günlerde T24’ten Murat Sabuncuoğlu’nun sorularını yanıtlayan Yapıcı, Yargıtay’ın onama kararında geçen “Gezi Parkı eylemlerinin toplumun anlık hareketi değil de iki yıl öncesinden çalışmaları başlatılan planlı kalkışma hareketi olduğunu düşünüyoruz,” ifadelerine “Yargıtay’ın burada söylediği o iki sene doğru fakat ‘kalkışma’ kısmı tamamen hayal ürünü,” diyerek tepki gösterdi. Herkesin çok büyük haksızlığa uğradığını ifade eden Yapıcı, konuşmasında Çiğdem Mater’in çekmediği bir film nedeniyle şiddetle suçlandığını hatırlatarak “Çıldırmak işten değil,” dedi. Yapıcı, ‘Gezi sponsoru’ suçlamaları içinse “Ben nasıl sponsor olacağım? 2001’de batmışım, üzerimde bir metrekare mülkiyet yok. Ben 72 yaşında kadınım, hâlâ çalışmak zorundayım. Nasıl Gezi’ye sponsorluk edeceğim? ‘Gezi’nin sponsoru’ ne demekse!” ifadelerini kullandı. Röportajın ilgili kısmı şu şekilde:

“Ya Mine ne yapmış? Osman Kavala’yla beş defa telefonda konuşmuş. Eee? Can ve Tayfun ne yapmış? Herkesin katıldığı, son derece legal, açık bir toplantıya katılmışlar. Ne olmuş yani? Bana ‘Gezi’nin sponsoru’ diyor ya, ben nasıl sponsor olacağım? 2001’de batmışım, üzerimde bir metrekare mülkiyet yok. Ben 72 yaşında kadınım, hâlâ çalışmak zorundayım. Nasıl Gezi’ye sponsorluk edeceğim? ‘Gezi’nin sponsoru’ ne demekse! Osman Kavala ne yapmış Allah aşkına? Teyzeler evde yaptıkları zeytinyağlı dolmaları, pastaları, börekleri parka getiriyordu. Osman Kavala ne yapmış? Üç poğaça, iki sandalye vermiş. Bu ne yahu? Adam yedi senedir yatıyor. Şöyle açık açık hepimize söyle, ‘Yahu benim Osman Kavala’yla şöyle bir derdim var’ de. Niye bahane ediyorsun? Kavala’ya hiçbir şey bulamadın, ‘Gezi’ dedin, ‘ajan’ dedin, ‘finansör’ dedin.”

Yapıcı, BirGün’den gelen teklif üzerinde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla hapis tutulan arkadaşlarına bir mektup yazdı. “Dışarıdan içeriye mektuplar: Dışarıda, içeride özgür değiliz!” başlıklı mektubunda Yapıcı cezaevi koşullarından, kadın olmaktan, yaşlılıktan, hastalıktan, yoksulluktan bahsetti. Yapıcı’nın “Başta canım Çiğdem ve Mine olmak üzere, mahpushanedeki tüm kadın hükümlü ve tutuklulara bir ses olmak istedim. En kısa sürede özgür günlerde umudu büyütmek için hepinizle buluşmak üzere,” sözleriyle başlayan mektubunu okumak için tıklayınız.

AYM-Yargıtay krizi: Atalay’a itiraz yolu kapalı

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında “hak ihlali” kararı veren Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması hukuk krizine yol açtı. Daire, oy birliğiyle aldığı kararda, Atalay’ın cezasının onanmasıyla hükmünün kesinleştiğini ve AYM’nin aldığı “hak ihlali kararına uyulmaması” gerektiğini belirtti. AYM’nin bu konuda inceleme yetkisi bulunmadığını ifade eden Yargıtay dairesi, Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için kararın bir örneğinin de TBMM Başkanlığı’na gönderilmesine hükmetti. Daire, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, “Anayasa hükümlerini ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili AYM üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için,” diyerek suç duyurusunda bulundu.

AYM’nin ‘hak ihlali’ kararının ardından Atalay’ın tahliye edilmesi bekleniyordu ancak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdiği mütalaada, Atalay’ın tutukluluğunun devam etmesini istedi. Mütalaada, “Milletvekili, Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 83/2 maddesinde öngörülen yasama dokunulmazlığından yararlanamayacaktır,” denildi. Diken’den Canan Coşkun, kararın gerekçesinin Atalay hakkındaki soruşturma ve yargılamanın milletvekili seçilmesinden önce başlaması olduğunu aktardı. Yargıtay başsavcısı yardımcıları Fatma Özer ve Zafer Şahin’in Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’ne yolladığı tebliğnamede Atalay’ın tahliyesine hükmeden Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yetkisini aştığının öne sürüldüğü görüldü. Bu süreçte Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Can Atalay’a “hak ihlali” kararı veren AYM üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulundu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, yaşananların üzerine düzenlediği kapalı grup toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Yargıtay kararının darbe girişimi olduğunu belirten Özel, halkı direnmeye çağırdı.

Atalay’ın kurucusu olduğu Sosyal Hukuk Derneği, Yargıtay kararını “100 yıllık cumhuriyetin düşürüldüğü halin ilanı” olarak tanımladı. Açıklamada “Her ne olursa olsun, Can Atalay’ın yoldaşlığından da sosyal hak mücadelemizden de vazgeçmeyeceğiz. Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet!” ifadeleri kullanıldı.

Atalay’ın avukatı Deniz Özen de sosyal medya hesabından karara tepki gösterdi: “Bugün AYM’nin 9 üyesi (için) suç duyurusunda bulunmaya cüret edenler, durdurulamazsa ‘AYM’yi beklemek için kararı meclis genel kurulunda okutmadım’ diyen Numan Kurtulmuş’a yarın neler yapar?” 

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını ve TBMM’nin tehdit edilmesini darbe girişimi olarak yorumladı, tüm siyasi partileri tavır almaya davet etti: “Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Anayasa’nın açık ve net hükmüne rağmen ‘AYM kararına uyulmaması’ kararı alması açıkça anayasayı çiğneme girişimidir. Herhangi bir makamın, ‘Anayasa ve Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyoruz’ açıklaması yapması, üstelik Anayasaya ve yasalara uygun olarak aldıkları bir karar nedeniyle AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması, yetmezmiş gibi bir de TBMM’ni tehdit etmesi açık bir darbe girişimidir!”

Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasındaki çatışma iktidar kanadında da eleştirildi. AK Parti (AKP) Genel Başkan Yardımcısı ve Siyasi ve Hukuki İşler Başkan Hayati Yazıcı, “Öyle olaylar olur ki, analiz yapmak için, konuşsan da konuşmasan da sorun olur. Hiç ve asla olmaması gereken öylesi bir olay yaşıyoruz. Yazık, çok yazık. Devleti oluşturan erkler, sorun çözümler. Asla sorun üretmez, üretemez. Birbirini çelmeleyemez,” dedi. AK Parti Grup Başkanvekili de Abdulhamit Gül ise karar için “Yüksek yargı mercileri arasındaki çatışma görüntüsü, hukuk devleti ve mülkün temelinde yer alan adalet duygusu için endişe vericidir,” yorumunda bulundu. Gül devamında şunları yazdı: “Yargı hakemdir, sorunları çözer. Yargı hakem olma vasfını yitirirse, çözümün değil sorun ve çatışmanın kaynağı haline gelir. Her kurumun kaynağını milletten alan yetki ve fonksiyonunu hukuk çerçevesinde kullanması esastır. Yargı organlarının da ihtilafları derinleştirmeden, anayasal sınırlar içinde kalarak sorun çözmesi milletimizin en tabii beklentisidir.”

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise “Anayasa Mahkemesi bu noktada maalesef birçok yanlışları arka arkaya yapar hale geldi. Yargıtay’ın aldığı karar asla bir kenara atılamaz,” dedi. Erdoğan’ın açıklamalarının ardından Yargıtay Başkanlığı da konuya ilişkin açıklama yaptı ve AYM’nin “hukuk sistemini kaosa sürükleyen kararlar aldığını” ifade etti.

Hukuk krizi tartışmaları devam ederken Atalay’ın avukatları, AYM’nin verdiği ihlal kararına uymayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararına itiraz etti. İtirazı değerlendiren Yargıtay 4. Ceza Dairesi, kararın itiraza açık olmadığı gerekçesiyle “karar verilmesine yer olmadığına” hükmetti.