Şu An Okunan
Sinemacılar Gezi İçin Adalet Nöbetini Devralıyor

Sinemacılar Gezi İçin Adalet Nöbetini Devralıyor

Gezi Direnişi davasında çıkan mahkûmiyet kararlarına karşı TMMOB’un başlattığı ‘Adalet Nöbeti’ni sinemacılar devralıyor. 30 Mayıs Pazartesi günü TMMOB’un Karaköy’deki binasının önünde toplanacak olan sinemacılar, sektörün tüm çalışanlarına birlik olma çağrısında bulunuyor.

O günlerde “Hepimizi Gezi’deydik”, bugünse sekiz yıla yayılan yorucu ve yıpratıcı davaların tüm yükü hak savunucusu sekiz kişinin omuzlarına bindirilmiş durumda. Belgesel ve video kayıtlarının suçlama konusu sayıldığı Gezi Davası’nda verilen mahkumiyet kararları, sanatsal ifade özgürlüğü ve sinema uğraşını tehdit eder nitelikte. 25 Nisan’da verilen kararlar, pek çok hukukçu tarafından tarihte eşine az rastlanan bir adaletsizlik olarak yorumlandı. Toplumun pek çok farklı kesimi gibi sinemacılar da karara karşı sessiz kalmadı.

Karar duruşması açıklanır açıklanmaz tepkileri ve protestoları da beraberinde getirdi. Davada verilen kararın sadece Türkiye’de değil, uluslararası camiada da yankıları sürme devam ediyor. Tutukluların özgürlüklerine geri kavuşması için başlatılan Adalet Nöbeti’nden bahsetmeden önce, Gezi Direnişi ve davalarında bugüne kadar yaşananları tekrar hatırlamakta fayda olduğunu düşünüyoruz.

2013 yılı Mayıs ayında İstanbul’daki Gezi Parkı’na Topçu Kışlası’nı yeniden yapmak için iş makinelerinin girdiği ve çalışmalara başlandığı bilgisi sosyal medyada hızla yayılmaya başladı. Çalışmalar kapsamında parkın Divan Otel tarafında yer alan duvarın yıkıldığı ve bazı ağaçlar söküldüğü görüldü. Taksim Dayanışması üyeleri iş makinalarının önüne geçerek daha fazla yıkım yapılmasının engelledi. Kent hareketleri, çevre aktivistleri ve bir grup yurttaş, çadırlarla sabaha kadar parkta nöbet tuttu. Ertesi gün toplanan kalabalık daha da artınca parkın çeşitli noktalarına çevik kuvvet polisleri konuşlandırıldı. Parkı koruyanların mücadelesi biber gazı, plastik mermi ve tazyikli su ile bastırılmaya çalışılırken, basın açıklaması ve oturma eylemleri gibi barışçıl gösterilerde polisin attığı gaz kapsülüyle yaralanan ve hayatını kaybedenlerin olması Gezi Direnişi’ne kısa sürede polis şiddeti karşıtı bir boyut kazandırdı ve toplumsal tabanın hızla genişlemesini beraberinde getirdi.

2013 Haziran’ında Gezi Parkı’nda kurulan Sinemacılar Çadırı.

Gezi Parkı özelinde başlayan eylemler kısa sürede Türkiye’ye dalga dalga yayıldı. Ankara, Eskişehir, İzmir, İzmit ve Bursa’nın da aralarında olduğu pek çok kentte insanlar polis saldırısına ve gözaltılara rağmen sokaklarda olmaya devam etti. Sanatçılar, sinemacılar, sivil toplum kuruluşları, avukatlar, siyasetçiler, toplumun her kesiminden kişi ve kurumlar da Gezi Direnişi’nin parçası oldu. Eylemlere katılıp çadır kurdular, polisin müdahalesiyle yüz yüze geldiler, bazılarıysa yaralandı. Ancak belki de en önemlisi gerek sosyal medya üzerinden yapılan canlı yayınlarla gerek alanda gösterilen dayanışmayla eylemlerin görünürlüğüne katkı sunmaları oldu.

Eylemlerle ilgili ilk iddianame 2014 yılının Mart ayında kabul edildi. 26 kişi hakkında “örgüt kurmak ve yönetmek” suçlamasıyla dava açıldı. Yaklaşık bir yıl sonra ise İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nde tüm sanıklar hakkında beraat kararı çıktı.

FETÖ soruşturmaları ile 2014’te görevden alınan savcı Muammer Akkaş’ın hazırladığı iddianamenin “yeniden kıymetlendirilmesi” ile açılan Gezi Direnişi davasının tek tutuklu sanığı Osman Kavala, 18 Ekim 2017‘de Gaziantep’te gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi ilk başta öğrenilemedi, soruşturmanın gizli olduğu söylendi. 1 Kasım 2017‘de “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamalarıyla tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi.

Davada, Türkiye’de belgesel yapımını destekleyen sayılı fonlardan biri olan Yeni Film Fonu dahil birçok kültür projesini hayata geçiren Anadolu Kültür’ün yönetim kurulu başkanı olan Osman Kavala’yla birlikte yapımcı Çiğdem Mater, oyuncular Memet Ali Alabora ile Ayşe Pınar Öğün ve Taksim Dayanışması’ndan -daha önce Gezi Direnişi ile ilgili yargılanıp beraat etmiş olan- Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman gibi isimlerin de aralarında bulunduğu 16 kişi yargılanmaktaydı. Davanın 18 Şubat 2020‘de Silivri’de görülen altıncı duruşmasında Kavala, Mater, Yapıcı, Atalay ve Karaman’ın da aralarında bulunduğu 10 sanık hakkında beraat karar verildi. Kavala, daha Silivri Cezaevi’nden çıkmadan 15 Temmuz darbe girişimiyle ilişkilendirildiği başka bir davadan gözaltına alındı. İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği’nce daha önce savcılık tarafından re’sen tahliye kararı verilen dosyadan yeniden tutuklandı. 

Gezi ve çArşı Dava Dosyaları Birleştirildi

İstinaf Mahkemesi, 21 Ocak 2021’de verdiği kararla 18 Şubat 2020’de dokuz kişi hakkında verilen beraat kararını bozdu. Şubat 2021’de Kavala’nın “casusluk” suçlamasıyla yargılandığı dava dosyası da Gezi Direnişi davasıyla birleştirildi. Tekrar görülmeye başlanan Gezi Direnişi davasının 22 Mayıs 2021‘de yapılan ilk duruşmasında mahkeme ikiye karşı bir oyla Osman Kavala’nın tutukluluğuna devam kararı verdi. Beşiktaş’ın taraftar grubu çArşı hakkında verilen beraat kararının Yargıtay tarafından bozulmasının ardından 35 sanığın yargılandığı çArşı davası dosyası da 30 Temmuz 2021‘de Gezi Direnişi davası dosyasıyla birleştirildi.

Çizim: Murat Başol.

Yeniden görülmeye başlanan Gezi Direnişi davasının 6 Ağustos 2021‘de yapılmasına hükmedilen ikinci duruşması, birleştirmeye onay verilmesi ve Kavala’nın tutukluluğunun bu bağlamda değerlendirilmesi gerekçesiyle hâkim Mahmut Başbuğ’un kararıyla 2 Ağustos 2021‘de yapıldı. Duruşmada çArşı davasıyla Gezi Direnişi davasının birleştirilmesine karar verildi.

Gezi Direnişi davasının, çArşı davası ile birleştirilmesinden sonraki ilk duruşması 8 Ekim 2021’de görüldü. Sekiz yıldır kapanmayan dava, dört dosyanın birleştirilmesiyle ‘torba dava’ boyutu kazanarak sil baştan görülmeye başlandı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 8 Ekim 2021’de yapılan duruşmada mahkeme, oy çokluğuyla Kavala’nın tutukluluk hâlinin devamına karar verdi.

17 Ocak 2022’de Yargıtay’ın bozduğu çArşı Davası ile İstinaf Mahkemesi’nin bozduğu Gezi Direnişi davasının birleştirildiği davanın üçüncü duruşması İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada davanın tek tutuklu sanığı olan Osman Kavala yine tahliye edilmedi. Karar oy çokluğuyla alındı. Taksim Dayanışması üyesi olan sanıklardan Can Atalay, Mücella Yapıcı ve Tayfun Kahraman savunma yapmayacaklarını, bunun yerine Gezi Direnişi’ni anlatacaklarını ifade ettiler. Can Atalay Gezi’nin Onur Yürüyüşlerinin yasaklanması, internet yasaklarına karşı protesto yürüyüşleri ve Taksim meydanının 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın mekânı olmaktan çıkartılması gibi gelişmelerden bağımsız düşünülemeyeceğini söyledi, Emek Sineması’nın yıkımına karşı yükseltilen sesleri de hatırlattı: “Emek Sineması’nın yıkımına itirazı, mekânda süren sınıf mücadelesinin en yüksek kürsüsüne dönüştüren direnci unutarak Gezi Direnişi’nden bahsetmeyeceğiz.”

Gezi Direnişi davasının, çArşı davasıyla birleştirilmesinin ardından görülen dördüncü duruşmasında, çArşı davası dosyasının ayrılmasına hükmedildi. 21 Şubat 2022 tarihli duruşmada Osman Kavala’nın dört buçuk yılı aşan tutukluluk hâlinin devamına karar verildi.

Çiğdem Mater: Hakkımdaki Suçlama, Karanlık Bir Dönemin Ürünü

Duruşmada mahkeme heyeti karşısına çıkan yapımcı Çiğdem Mater, TCK’nın 312. maddesinden (Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya teşebbüs) ikinci kez yargılandığının altını çizdi. Silivri’de defalarca çeşitli mahkeme heyetlerinin önüne çıktıklarını, beraat ettiklerini hatırlatan Mater, iddianamede “film çekerek suç işlediği”nin yazıldığını söyledi ve bu konuya ilişkin şu sözleri sarf etti:

“30’lu yaşlarımdan itibaren sinemacılık yapıyorum. Sinema sanatının günümüze ve yaşadığımız dünyaya dair söyleyecek sözü olması gerektiğini düşünüyorum. Yer aldığım çalışmalarda da buna özen gösteriyorum. Gezi Parkı protestolarına, parkın park olarak korunmasının yanında, bir sinemacı olarak da yer aldım. İddianamede yer aldığı gibi bununla ilgili film yapmadım ama yapmış da olabilirdim. Bunun konuşulacağı yer mahkeme değil sinema salonlarıdır. Henüz fikir aşamasındaki bir belgeselin proje toplantılarından önce tamamlanarak internete konmuş olması takdir edeceğiniz üzere olağandışıdır. Hakkımızda düzenlenen iddianameye konu olan dinleme kararlarının altında imzası olanlar, 17-25 Aralık soruşturması kararlarında da imzası olan hâkimlerdir. Hakkımdaki suçlama, karanlık bir dönemin insanları olan hâkimler tarafından alınmış kararlara, çekilmemiş bir filme dayanmaktadır.”

Gezi Direnişi davasının beşinci duruşması 21 Mart 2022’de İstanbul Çağlayan Adliyesi 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Bu duruşmada Çiğdem Mater’in avukatı Hürrem Sönmez, söz alarak belgesel ve video üretimiyle ilgili suçlamalara yanıt verdi ve çekilmeyen belgeselle ilgili şu sözleri sarf etti: “Mütalaada ‘Gezi kalkışmasının başarısız olması sonucu belgeselin yarım kaldığı anlaşılmıştır’ denilmiş. Ben avukatı olarak neden çekmediğini bilmiyorum. Siz nereden anladınız?”

Çiğdem Mater

Gezi Direnişi davasının 22 Nisan’da görülmeye başlanıp 25 Nisan’da tamamlanan karar duruşmasında ise davanın tek tutuklu sanığı, beş yıla yakın süredir cezaevinde bulunan Osman Kavala’nın TCK 312 madde uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, takdiri indirime yer olmadığına, “casusluk” suçlamasından beraatine ve tahliyesine karar verildi. Kavala’yla birlikte tutuksuz yargılanan sanıklar Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi ve Can Atalay’ın da TCK 312 maddesindeki yardım suçlamasından 18’er yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve TCK 312 maddesine göre ayrı ayrı tutuklanmalarına karar verildi. Tüm sanıklar daha önce beraat ettikleri ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasından hüküm giydiler. 

Gezi Direnişi davasından hapse atılan tüm sanıkların kültür-sanata ve sinemaya katkı sunduğu, sivil toplum ve insan hakları konularında aktif rol oynadığı biliniyor. Kararların hukuksuzluk boyutu bir yana, sinemanın güvenliğini riske atan ve sinemacıların özgürlüğüne ket vuran ciddi bir müdahale olması ve benzerlerinin önünü açabilecek olması da ciddi sorun teşkil ediyor. Avrupa Film Akademisi (European Film Academy), Uluslararası Berlin Film Festivali Berlinale, Uluslararası İnsan Hakları kuruluşu Article 19 gibi kurumlar, yayımladıkları destek bildirilerinde tutuklular için özgürlük çağrısında bulunuyor. Türkiye’de de hak örgütleri ve uluslararası temsilcileri, farklı disiplinlerden sanatçılar, çeşitli kültür-sanat kurumları, akademisyenler, siyasetçiler, ve tutukluların dostları, kararlara tepki gösterip mücadele etmeyi sürdürüyor

Gezi’ye, Emeğimize ve Mesleğimize Sahip Çıkıyoruz

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), 25 Nisan’da açıklanan karar sonrası “Gezi’ye, emeğimize ve mesleğimize sahip çıkıyoruz” diyerek 27 Nisan itibariyle Adalet Nöbeti başlattı. TMMOB ve bağlı odalar, İstanbul’un yanı sıra İzmir, Denizli, Kocaeli, ve Diyarbakır’ın da aralarında olduğu çok sayıda şehirde eylemlerini sürdürmeye devam ediyor.

TMMOB’un 22 Mayıs’ta Kadıköy İskele Meydanı’nda yaptığı basın açıklamasında da Gezi davasına sahip çıktıkları, TMMOB’ye bağlı tüm mühendis ve mimarların mesleklerini toplum yararına yapmayı sürdürecekleri ifade edildi. Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın Silivri ve Bakırköy cezaevlerinden gönderdiği mesajlar yakınları tarafından okunurken eylemde, “Gezi’ye, emeğimize ve mesleğimize sahip çıkıyoruz” sesleri yükseldi.

BirGün’den Umut Can Fırtına’nın haberine göre, TMMOB Yönetim Kurulu Bakanı Emin Koramaz, Kadıköy İskele Meydanı’nda yaptığı konuşmada Gezi’yi “geleceği kurma iradesinin zirvesi” olarak tanımladı ve siyasi iktidarın bundan dolayı direnişin karşısında durduğunu ifade etti. Gezi kararlarının hukuksuz olduğunu belirten ve alınan kararların ülkede adalet inancına ve hukuka olan bağlılığı zedelendiğini vurgulayan Koramaz, bu işleyişin karşısında durduklarını ve kararlara ‘hayır’ demek için toplandıklarını hatırlattı. Koramaz ayrıca mühendisler, mimarlar ve şehir planlayıcılarının yaşadığı ekonomik ve sosyal sıkıntılara da dikkat çekti; “Üreten bir ülke istiyoruz. Bu ülkeyi yıllardır yürüten siyasi iktidar bu ülkenin teknik elemanlarını gözden çıkartmıştır,” dedi.

Mücadelenin ortak olduğunu anımsatan Koramaz, herkese birlikte olma ve dayanışmayı büyütme çağrısında bulundu. Açıklama, taleplerin sıralandığı bildirinin okunmasıyla sona erdi. Özelleştirme ve serbestleştirme uygulamalarına son verilmesi, ülkenin yaşanabilir hâle gelmesi için kamucu politikaları benimsenmesi, işsizlik sorununa çözüm bulunması gibi isteklerin yer aldığı bildiride Gezi Direnişi davasından tutuklananların serbest bırakılması da talep edildi.

Sinemacılar Adalet Nöbeti’nde

Sektörde çeşitli alanlarda görev alan 177 sinemacı, Gezi davası kararlarının hiçbir somut delile dayanmadığına dikkat çeken bir imza metni yayımlamış, açık çağrıya iki gün gibi bir sürede beş binin üzerinde sinemacı imza atmıştı. Documentarist, Susma Bitsin, Sinema-TV Sendikası, Kurgucular Dayanışması ve diğer sinema meslek örgütleri de yayımladıkları açıklamalarda mücadeleye dâhil olmuştu.

Tutuklularla dayanışmak için çok yönlü eylemler düzenleyen sinemacılar TMMOB’un başlattığı Adalet Nöbeti’ni 30 Mayıs’ta devralacaklarını duyurdular. Başta Çiğdem Mater ve Mine Özerden olmak üzere Gezi Direnişi davasında hapse mahkûm edilen tüm sanıklar için bir araya gelen sinemacılar, “Yaratılan karanlığın arkadaşlarımızın özgürlüklerine kast etmesi, hepimizi rehin alma çabasıdır. Taksim Gezi Parkı’nı korumak üzere başlayıp kitlelerin ortak iradesinin ve ifade özgürlüğünün sembolü haline gelen Gezinin yargılanamayacağını biliyoruz,” diyor ve 30 Mayıs Pazartesi günü TMMOB’un Karaköy’deki binası önünde yapılacak eyleme sektörden tüm çalışanları davet ediyorlar.

Emin Alper Cannes’da Mater’i Andı: Aklımız ve Kalbimiz Onunla

Yeni filmi Kurak Günler’in dünya prömiyeri için Cannes Film Festivali’nde hazır bulunan Emin Alper, gösterim öncesi konuşmasında filmin yapımcılarından Çiğdem Mater’i andı. Bakırköy Cezaevi’nde tutuklu bulunan Mater’e teşekkür eden Alper, şunları söyledi: “Bugün burada bizimle değil çünkü saçma ve müsamere gibi bir dava sonucunda hapse atıldı. Bizimle değil ama bizim aklımız ve kalbimiz onunla.”

Film ekibi Kurak Günler‘in dünya prömiyerinin ardından gerçekleştirilen fotoğraf çekiminde de Çiğdem Mater’e destek eyleminde bulundu. Kurak Günler ekibi çekim sırasında ‘Free Çiğdem Mater’ (Çiğdem Mater’e Özgürlük) dövizleriyle poz verdi.

Tepenin Ardı (2012), Abluka (2015) ve Kız Kardeşler (2019) filmlerinin yönetmeni Emin Alper aynı zamanda Sinematek/Sinema Evi’nin sanat yönetmenliğini üstleniyor. Alper’in imzasını taşıyan ve BluTV’de yayınlanan Alef, ABD’nin en prestijli sinema yayınlarından Variety’nin açıkladığı ‘2020’nin En İyi Uluslararası Dizileri’ listesinde yer almış, dünyanın farklı noktalarından seçilen 15 diziden oluşan listeye Türkiye’den dâhil olan tek yapım olmuştu. Alper’in dördüncü uzun metrajlı filmi Kurak Günler (2022) ise kuraklığın baş gösterdiği Yanıklar kasabasına atanan genç bir savcı, yerel bir gazeteci ve kasabalılar arasında yaşanan çekişmeleri konu alıyor. Başrollerini Selahattin Paşalı ve Ekin Koç’un paylaştığı filmi dünya prömiyerini 75. Cannes Film Festivali’nin ‘Belirli Bir Bakış’ (Un Certain Regard) bölümünde yaptı.