Şu An Okunan
Gezi Tutukluları İçin Destek Büyürken Festivaller Sessiz

Gezi Tutukluları İçin Destek Büyürken Festivaller Sessiz

Gezi Direnişi davasında mahkeme heyetince verilen mahkûmiyet kararlarına sinemacılardan hukukçulara, meslek örgütlerinden sivil toplum kuruluşlarına birçok kişi ve topluluk tepki gösterdi. Pek çok hukukçunun eşine az rastlanan bir adaletsizlik olarak nitelediği tutuklama kararlarına karşı dayanışma büyürken Türkiye’deki büyük film festivalleri, festival organizatörleri ve kültür kurumları yaşananlar karşısında ‘sessizliğini’ koruyor.

Gezi Direnişi davasının 22 Nisan Cuma günü görülmeye başlanan karar duruşması 25 Nisan Pazartesi tamamlandı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada 2019’dan beri devam eden davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala hakkında, daha önce beraat ettiği suçlamadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Kavala’yla birlikte tutuksuz yargılanan sanıklar Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi ve Can Atalay hakkında da 18’er yıl hapis cezası ve tutuklama kararı verildi.

Sanıkları hapse mahkûm eden kararlar bire karşı iki üyenin oyuyla alındı. Avukat Evren İşler, duruşmada, heyeti oluşturan hâkimlerin isimlerini internette arattığını ve “Üye hâkimlerden Murat Bircan’ın avukatlık yaparken AKP’den Samsun milletvekili aday adayı olduğunu” öğrendiği bilgisini paylaştı. Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar da üye hâkim Bircan’ı işaret ederek “Bunun karşısında yargının bağımsızlığı ve hele tarafsızlığını iddia edebilmek mümkün değil” dedi. Buna karşın mahkeme başkanı, “Üye hâkimin ve heyetin dosyadan çekilmesi ve hâkimin reddine yönelik taleplerin davayı uzatmaya yönelik olduğu gerekçesiyle oybirliği ile reddedildiğini” ifade etti.

İş insanı Osman Kavala, kültür-sanata ve sinemaya olan katkılarıyla da tanınıyor.  Türkiye’de belgesel yapımını destekleyen sayılı fonlardan biri olan Yeni Film Fonu’nun da aralarında olduğu pek çok kültür sanat projesini hayata geçiren Anadolu Kültür’ün kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olan Kavala’nın sivil toplum ve insan hakları meselelerinde aktif rol oynadığı biliniyor. Gezi Direnişi’yle ilgili belgesel yapma fikri iddianamede suç unsuru sayılan Çiğdem Mater Çoğunluk (2010), Sivas (2014) ve Toz Bezi (2015) gibi pek çok filmin yapımcıları arasında yer alıyor. Ai Weiwei gibi dünyaca ünlü sanatçıların projelerinde de yapımcı olarak çalışan Mater, aynı zamanda Ermenistan Türkiye Sinema Platformu ve Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi gibi kurumlarda koordinatör olarak da görev yapmış bir isim. Bugüne dek pek çok hak mücadelesinde ön saflarda yer alan mimar Mücella Yapıcı ve avukat Can Atalay, Emek Sineması’nın sinema olarak varlığını sürdürmesi yolundaki kitlesel mücadeleye de büyük katkısı olan isimler. Mine Özerden’in ise, reklam sektöründe ve kültür sanat alanındaki çalışmalarına ek olarak yönetmenliğini üstlendiği kısa film ve belgeseller de bulunuyor.

Mücella Yapıcı ve Can Atalay, karar sonrası mahkeme salonunda.

Tüm sanıklar daha önce beraat ettikleri ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasından hüküm giydiler. Pek çok hukukçu, tarihte eşine az rastlanan bir adaletsizlik yorumunu getirdiği kararların siyasi olduğu yönünde de görüş bildirdi. 

“Hukukçuluğumdan Utanç Duyuyorum”

CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Gezi davasından tutuklu sanıkları, bulundukları cezaevlerinde ziyaret etti. Kaboğlu, CHP Yüksek Disiplin Kurulu üyesi Doğuşcan Aygün’le birlikte yaptığı ziyaret sonrasında ANKA’ya yaptığı açıklamada, tutukluların morallerinin yerinde olduğunu, bunun da haklı olduklarına olan inançlarından kaynaklandığını, ancak haksız bir biçimde tutulmanın verdiği ortak bir rahatsızlık duygusunu da taşıdıklarını ifade etti. “Özgürlüklerinden, anayasaya aykırı biçimde alıkonulmuş bulunuyorlar,” değerlendirmesinde bulunan Kaboğlu, “Ben 50 yıllık hukukçuyum, bu tanıklık ettiğim husus bana utanç veriyor. Ben hukukçuluğumdan utanıyorum. Bu dosyadan bu sonuçlar çıkmazdı,” dedi.

“Çektiğim film nerede?”

Gökçer Tahincioğlu, Mart 2019’da T24’te yayımlanan yazısında Gezi Direnişi davasına ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan 657 sayfalık iddianamede Çiğdem Mater’in hazırladığı iddia edilen ve suçlamaların dayanakları arasında gösterilen belgeselin hiç çekilmediğinin ortaya çıktığını yazmıştı. Suç sayılan bu belgeselin o dönem konuşulmasına rağmen çekilmediğinin anlaşıldığının ifade edildiği bu yazıda, Mater’in Gezi sırasında çektiği bir röportajla bu belgeselin karıştırıldığı ihtimali de hatırlatılmıştı. Bunlara karşın, iddianamede belgeselin çekilmiş olarak lanse edildiği ve Türkiye aleyhinde faaliyetlerde kullanılmış gibi yorumlarda bulunulduğunu yazan Tahincioğlu, “İddianamenin farklı kısımlarında ise belgesel için çekilen görüntüler olduğu iddia edilen kayıtlardan söz edildi ancak belgeselin çekilmediğinin belirtilmesine gerek görülmedi,” ifadelerini kullanmıştı.

Çiğdem Mater bugün çekilmediği ortaya çıkan bir belgesel nedeniyle 18 yıl hapse mahkûm edildi. Karar duruşması için yurtdışından Türkiye’ye gelen Mater, savunmasında “Bir filmle hükümetleri zor durumda bırakmak mümkün değil ama iktidarlar kendilerini zor durumda bırakabiliyor,” dedi. Mater hakkındaki kararın açıklanmasının ardından “kaçma şüphesi olduğu” gerekçesiyle tutuklandı.

Gezi davasından çıkan kararlarda dikkat çeken bir diğer unsur da, sinemanın güvenliğini riske atan ve sinemacıların özgürlüğüne ket vuran ciddi bir müdahale olması ve benzerlerinin önünü açabilecek olması. Mater, cezaevinden gönderdiği mesajda “Gezi’nin filmini çektiğim iddiasıyla cezaevindeyim. Fakat ortada bir film yok” diyor ve şu sorulara yanıt istiyor: “Çektiğim film nerede o zaman? Çektiğim filmi bana göstersinler. Ayrıca film çekmekle hükümet mi devrilir?”

Erdoğan’a Göre “Herkesin Fikrini Savunabildiği Bir Türkiye”ye Ulaştık

Kararların ardından bir müddet sessizliğini koruyan cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, 27 Nisan’da İstanbul’da STK temsilcileriyle katılığı iftar programında ilk kez konuştu. Kavala için “Türkiye’nin Soros’u” benzetmesi yapan ve Kavala’ya Gezi olaylarını organize etme suçlaması yönelten Erdoğan, “Kusura bakmasınlar bu ülkede yargı var. Bu yargı da kendi inandıklarını, bildiklerini hakkın egemen olması için bu kararı verdiler, verecekler,” dedi. Erdoğan açıklamasında Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu belirterek “Hak ve özgürlüklerde yasakların hüküm sürdüğü bir Türkiye’den terörü övmediği sürece herkesin fikrini savunabildiği bir Türkiye’ye ulaştık,” ifadelerini kullandı. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Gezi kararları için “Bu hükümler AİHM’nin kararlarını görmezden geliyor. Temel hak ve özgürlüklere saygı duyulması günümüzde her zamankinden daha önemli,” yorumunda bulunurken Erdoğan şunları söylüyor: “Gezi olaylarıyla ilgili kararda yargımız sadece vicdanlarımızı rahatlamakta kalmamış aynı zamanda hukuk ve adalet dersi vermiştir.”

Çeşitli hak örgütleri ve uluslararası temsilcileri, farklı disiplinlerden sanatçılar, kültür-sanat kurumları, akademisyenler, siyasetçiler, sinemacılar ve aydınlar kararlara ilk günden beri tepkili. Yaşananlar uluslararası basında hızla kendine yer bulurken Avrupa Film Akademisi (European Film Academy), Uluslararası Berlin Film Festivali Berlinale, Uluslararası İnsan Hakları kuruluşu Article 19 gibi kurumlar, yayımladıkları destek bildirilerinde tutuklular için özgürlük çağrısında bulundular.

Türkiye’de de mahkeme biter bitmez avukatlar kararı protesto etmek için Çağlayan Adliyesi’nde nöbet başlatacakları duyurdular. Taksim Dayanışması, kamuoyunu Beyoğlu’nda TMMOB Makine Mühendisleri Odası önünde yapılacak basın açıklamasına çağırdı. Anadolu Kültür, Susma Bitsin, Documentarist, Sinema-TV Sendikası gibi kurumlar peş peşe açıklama yayımladı, sinemacılar imza kampanyası başlattı.

Sinemacıların Çağrısı 5 Bin İmzayı Aştı

Sektörde çeşitli alanlarda görev alan sinemacılar, Gezi davası kararlarının hiçbir somut delile dayanmadığına dikkat çeken bir imza metni yayımladılar. 177 sinemacının imzasıyla paylaşıma açılan açık çağrıya iki gün gibi bir sürede beş binin üzerinde sinemacı imza attı. Ercan Kesal’dan Nuri Bilge Ceylan’a, Nur Sürer’den Ferzan Özpetek’e, Yeşim Ustaoğlu’ndan Emin Alper’e, Müjde Ar’dan Mert Fırat’a, Lale Mansur’dan Hazal Kaya’ya sinemacıların ortak mesajı “Bir korku imparatorluğu kurmak adına girişildiği belli olan bu hukuksuzluğa seyirci kalmayacağız; susmayacağız. Korkmuyoruz, sinmiyoruz!” oldu.

Ahmet Ümit, Aslı Erdoğan, Cezmi Ersöz, Birhan Keskin, Buket Uzuner, Elif Şafak, Hakan Bıçakçı, Haydar Ergülen, Sema Kaygusuz, Ümit Koçak, Yekta Kopan ve Zeynep Oral’ın da aralarında bulunduğu 198 yazar ve edebiyatçının kaleme aldığı ortak bildiride de “Oradaydık, hâlâ oradayız” denildi. Hukuksuzluğa ve baskı ortamına değinilen açıklamada “Milyonların katıldığı bir direnişi toplumu sindirmek amacıyla, tümüyle hukuka aykırı olarak mahkûm etmeye hiçbir egemenin gücü yetmez, yetmeyecektir,” ifadelerine yer verildi.

“Hak Savunucularına Yargı Eliyle Zulmediliyor”

Kavala’nın kurucusu ve yönetim kurulu başkanı olduğu Anadolu Kültür, duruşma sonrası bir açıklama yayımlayarak hapis cezası ve tutuklama kararlarını kabul etmediklerini bildirdi. Açıklamada “Adil, eşit ve özgür bir toplum için mücadele eden Osman Kavala ve diğer yedi isim için adalet yerini bulana dek, davanın takipçisi olmayı kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz” denildi.

Hafıza Merkezi’nden gelen açıklamada hak savunucularına yargı eliyle zulüm uygulandığı, tüm sivil toplumun susturulmaya çalışıldığını ifade edildi. “Türkiye hükümeti, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Savunucuları Bildirgesi’nin hükümlerine uygun bir şekilde insan hakları savunucularını korumakla yükümlüdür,” denilen açıklamada, yetkililere, AİHM kararının derhal uygulanması, tutukluların tahliye edilmesi ve yakalama kararların iptali için çağrıda bulunuldu.

Susma Bitsin: Çiğdem Mater’in Yanındayız

Yapımcı Çiğdem Mater’in çekilemediği ortaya çıkan bir belgesel nedeniyle suçlanıp 18 yıl hapse mahkûm edilmesini öfkeyle karşılayan Susma Bitsin’in destek paylaşımında ise “Siz çekilmemiş bir filmi cezalandırdınız ama biz filmlerimizi yapmaktan vazgeçmiyoruz. Çiğdem Mater’in yanındayız” ifadeleri yer aldı.

Susma Bitsin, 30 Nisan’da Gezi davası tutuklularına destek vermek üzere Çiğdem Mater, Mücella Yapıcı ve Mine Özerden’in tutuklu bulunduğu Bakırköy Kadın Hapishanesi önünde bir araya gelme çağrısında bulundu.

Toz Bezi film ekibi de Mater’e destek mesajı paylaştı. Mater’in hukuksuzca rehin alındığı belirtilen açıklamada “Çiğdem’in onurlu duruşu, çekeceği filmlerin mayasıdır. Arkadaşımızın yanındayız” denildi.

Sinema-TV Sendikası’nın destek açıklamasında somut delil ve gerekçe olmaksızın yıllardır süren yargılama süreci ve alınan kararların “insan haklarına aykırı ve hukuksuz” olduğu vurgulandı. Mücadeleye devam edeceğini bildiren sendika da “Arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız,” mesajını verdi.

“Anayasal Protesto Hakkını Bir Suç Olarak Kurgulayanların Karşısında, Arkadaşlarımızın Yanındayız”

Kurgular Dayanışması’nın açıklama metninde anayasal protesto hakkının ihlaline dikkat çekildi. Gezi davasından çıkan tutuklama kararlarının ne akla ne de vicdana sığmadığı ifade edildi.  

Sinema-TV Sendikası ve Kurgular Dayanışması’nın da aralarında olduğu 15 sinema meslek örgütünün imzasıyla ortak bir metin paylaşıldı. Heyetteki üye hâkimin “Sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter her türlü kuşkudan uzak somut, kesin ve inandırıcı başkaca bir delil bulunmadığından tutuklu sanığın tahliyesine ve diğer sanıkların tutuklanmamasına karar verilmesi” gerektiği yönündeki şerhinin dikkate alınmadığı, ancak adil yargılama hakkının korunması ve hak kayıplarının önlenebilmesi için ilgili şerhin dikkate alınmasının gerekli olduğu vurgulandı. Tutuklular için mücadelenin sürdürüleceği bildirilen açıklama “Özgürlükleri çalınan tüm bireylerin yanındayız” ifadeleriyle son buluyordu.

“Asıl Gezi Eylemleri Sırasında İşlenen Cinayet ve İşkencelerin Failleri Yargılanmalı”

Kararlara itiraz edip tutukluların yanında olduğunu bildiren bir diğer kurum, Documentarist, hâlihazırda var olan ve giderek artan baskı atmosferinde sinemada sansürün vardığı noktaya dikkat çekti: “…bugün sinemacıların ‘çekilmemiş’ belgesel projelerinin bile gerekçe gösterilerek hapsedilmesi noktasına ulaşmıştır.” Hapse mahkûm edilen isimlerin “sırf fikirleri ve dik duruşları nedeniyle” cezalandırıldıklarının ifade edildiği açıklamada tutukluların derhal serbest bırakılması talep edildi. “Gezi eylemleri sırasında işlenen sekiz cinayetin ve işkencelerin faillerinin yargılanmasını talep ediyoruz,” denildi.

Gezi Direnişi’ni hafızalarda diri tutmak üzere Gezi üzerine yapılan belgeselleri yeniden paylaşmaya başladıklarını bildiren Documentarist, herkese döneme dair tanıklıklarını, videolarını ve her tür görüntü kaydını bir kez daha paylaşma çağrısında bulundu.

İKSV Neden Suskun?

Öte yandan Çiğdem Mater’in görev aldığı filmlere festivallerinde yer veren İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) mahkûmiyet kararlarının ardından hiçbir açıklamada bulunmaması tepkiyle karşılanıyor. Türkiye, Fransa ve İsviçre ortak yapımı Tareq Daoud imzalı Yaban (2022) filminin yapımcılarından Çiğdem Mater, filmin 41. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışması’ndan gösterilmesinden günler sonra tutuklanmasına karşın festivali organize eden İKSV’den herhangi bir açıklama gelmedi. Yaban’ın yürütücü yapımcısı Emine Yıldırım, “Çiğdem’e sıfır desteğe öfkeleniyorum, şaşırmıyorum,” diye sitem etti.

Yaban‘ın yönetmeni Tareq Daoud, aralarında Çiğdem Mater’in de bulunduğu film ekibiyle 41. İstanbul Film Festivali’nde.

Şenay Aydemir de Evrensel için kaleme aldığı yazıda “Aralarında Berlin, Venedik ve Locarno gibi büyük film festivallerinin de bulunduğu önemli yabancı kültür kurumları bu durumu kınayan açıklamalar yaparken, Türkiyeli festivaller ve kültür kurumlarından bir ‘teessüf’ bile duyulmadı,” diyerek kurumların sessiz kalışına dikkat çekti. Aydemir, “Adana, Antalya, Ankara ve İstanbul film festivallerinin ‘hepsi muhalif’ yönetimleri filmlerini gösterip ödüller verdikleri bir yapımcı uydurma gerekçelerle cezaevine konurken neden tek kelime edememiştir,” ifadelerine yer verdiği yazısında Gezi davasının bu yönüyle bir kültür ürününü üretenlerden çok vitrine taşıyanların asıl tavrını ortaya koyduğunu belirtiyor ve yazısını şöyle sonlandırıyor: “Vitrini ‘art direktörler’ düzenlese de asıl sahibinin sermaye/ siyaset erbapları olduğunu, bu ışıltılı camekanda görebileceğimiz şeylere onların karar verdiğini hatırladık yeniden”.

Hapiste tutuklu bulunan Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Hakan Altınay’a destek ve dayanışma kampanyaları tüm gücüyle devam ediyor. Gezi mahkûmlarına mektup yazarak moral ve destek vermek isteyenler ise mektup adreslerine şuradan ulaşabilirler: