Sinema-TV Sendikası temsilcileriyle meslek örgütlerinin ‘taban ücret artışı talepleri’ni konuştuk. Damla Kırkalı sektörde bütçe tartışmanın büyük bir tabu olduğunu söylüyor, Ufuk Demirbilek şeffaflıktan yana olduklarının altını çiziyor. Ücretlerin yanı sıra çalışma koşulları da sektörün gündeminde.
Söyleşi: Senem Aytaç, Ekrem Buğra Büte
Deşifre: Öykü Tanışman
Sinema-TV Sendikası çatısı altında bir araya gelen pek çok sayıda dernek, birlik ve platform, 28 Aralık tarihinde “minimum yüzde 35 oranında ücret iyileştirme” kararı aldıklarını açıkladı. Ortak açıklamanın ardından, sektörün farklı departmanlarını temsil eden oluşumlar, taban ücret rakamlarını açıklamaya devam ettiler. Çok uzun zamandır ilk defa kamuoyu önünde gerçekleşen taban ücret tartışmaları, akla diğer sektörel meseleleri de getiriyor elbette. Ulusal meslek standartlarının tanımlanmasından sözleşmeli çalışmaya, dinlenme hakkından iş sağlığı ve güvenliğine dair pek çok sorunun yeniden gündeme getirilmesi için bir başlangıç olarak da görülebilecek bu tartışmanın detaylarını Sinema-TV Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Demirbilek ve Genel Sekreter Damla Kırkalı ile konuştuk. 20 Ocak’ta Açık Radyo’ya yayınlanan Altyazı Fasikül: Özgür Sinema programımızda da dinleyebileceğiniz sohbetin uzun versiyonunu sizlerle paylaşıyoruz.
İsterseniz süreci kısaca sizden dinleyerek başlayalım. 28 Aralık 2021 tarihinde Sendika’nın sosyal medya hesaplarından yapılan açıklama ve sonrasında süregelen taban ücret açıklamaları için farklı platformlar nasıl bir araya geldi, neler yaşandı?
Ufuk Demirbilek: Devletin asgari ücrete yaptığı zam açıklamasının ardından, sendikamıza yoğun telefonlar aldık. Aralık ayı içinde ve öncesinde yaşanan olağanüstü ekonomik gelişmeler karşısında, meslektaşlarımız kendi ücretleriyle ilgili durumu merak ediyordu. Sendika olarak taban ücretlerin belirlenmesi noktasında doğrudan bir inisiyatifimiz ve yasal hakkımız yok. Fakat gelen telefonlarla beraber, ne yapabiliriz sorusunu sormaya başladık ve Aralık’ın son haftasında çevrimiçi toplantı çağrısı yaptık. Sektörümüzde çalışan, çalışma hayatı içerisinde varlık gösteren dernek, platform ve oluşumlara dönük tek gündemli bir toplantıydı bu. Bildiğimiz kadarıyla son 20 yılda taban ücretlerine yapılacak iyileştirmelerle ilgili olarak ilk defa böyle bir adım atıldı. 2000 yılı öncesinde bir adım atıldıysa haberdar değiliz. Zaten o dönemlerde iletişim araç gereçleri bu kadar yaygın değildi. O nedenle bu toplantı hızlı duyuldu ve gündem oldu.
Tek gündemli toplantı çağrısını 22 Aralık’ta yaptık. 26 Aralık’ta da sendikanın moderatörlüğünde toplantımızı gerçekleştirdik. Katılım gayet iyiydi. Her dernek ve oluşumdan temsilciler/sözcüler katıldı. Toplantı çağrısını yaparken, toplantıya hazırlıklı gelmelerini rica ettik, ki zaten herkes çok hazırmış. Ne istediklerini çok iyi biliyorlardı. Toplantı sonucunda taban ücretleri belli olan, iyileştirme yapan, yapmak isteyen oluşumlarla 28 Aralık’ta film kamuoyuna ön duyuru post’u çıkmaya karar verdik. Asgari ücrete yapılan zamlardan sonra, minimum %35 ile %50 arasında bir iyileştirme kararı alındı.
Yıllık enflasyon rakamları bir hafta sonra açıklanacaktı. Fakat kitabın ortasından da konuşsak, hayatın içinden de baksak, her şeye yapılan olağanüstü zamlar karşısında yıllık enflasyon rakamlarını bir hafta daha beklemeden “minimum %35 iyileştirme kararını alındı” şeklinde duyurduk. 31 Aralık’ta da iyileştirilmiş taban ücret rakamları belli olan platformlar, sendikamız aracılığıyla ücret talep bildirimlerini duyurdular. Bu süreç şu an da devam ediyor ve çalışma hayatı içerisinde olan meslektaşlarımızdan son derece olumlu geri dönüşler alıyoruz. Elbette işveren tarafında bu duruma eleştirel yaklaşan, “Ayıp ediyorsunuz”, “Bu yaptığınız etik değil” ya da “Kanunlara aykırı davranıyorsunuz” minvalinde yaklaşanlar da oldu. Bunlar çok da şaşırdığımız çıkışlar değil, anlaşılır bulduğumuz ama durduğumuz yerden kesinlikle katılmadığımız şeyler.
Sinema-TV Sendikası’nın açıklaması, aslında çok sayıda farklı platform ve birliğin bir şemsiye açıklaması; dediğiniz gibi aslında daha çok bir tavsiye kararı bu. Biraz sürecin öncesinden, yani Sinema-TV sektörünün yıllardır çektiği sorunlardan, toplu sözleşmenin önündeki engellerden vb. de bahsedebilir misiniz?
Damla Kırkalı: Öncelikle şunu vurgulamakta fayda var; sendika olarak üye tabanımız sadece sinema sektörü çalışanlarından oluşmuyor. Aynı zamanda reklam, dizi, belgesel, klip, televizyon programı, dijital platform işlerinde çalışanları da kapsıyor. O yüzden çok geniş bir mücadele alanından bahsediyoruz. Bütün bu alanların kendi içindeki sorunlarını da iş alanımıza aldığımızı söyleyebilirim. Dolayısıyla, şu anda bulunduğumuz noktaya gelmek epey bir zaman aldı. Çünkü sizin de söylediğiniz gibi, çok temel birtakım sıkıntılarımız var. Şu anda rakamları açıklıyoruz ama aslında ödemelerin yapılmadığı ya da sosyal güvencenin olmadığı bir sektörden bahsediyoruz. Dolayısıyla, bu şekilde yani taban ücret enflasyonundan dolayı, taban ücret için bir araya gelmemiz bu anlamda büyük bir kazanım diyebilirim. Aslında bir araya gelmemiz bile büyük bir kazanım. Ama tabii ki rakamların paylaşılmasını izleyen süreç için henüz yolun başındayız diyebilirim.
Şu anda rakamları açıklıyoruz ama aslında ödemelerin yapılmadığı ya da sosyal güvencenin olmadığı bir sektörden bahsediyoruz.
U.D. Damla çok doğru söylüyor, bazı genel ve temel sorunlar var. Zaten sektörümüzün tarihsel sorunları çok fazla. Şu anda ilgilendiğimiz, yakıcı gündemimiz olan taban ücretler konusu, daha çok güncel sorunları içeriyor ama tarihsel anlamda hukuku ve bürokrasiyi içeren ciddi sorunlarımız da var. Mesleki anlamda on yıllardır yaptığımız tüm işler, bir uğraş olarak görülüyor. Resmiyette bir karşılığı yok. Bir meslek tanımı yapılmamış. O yüzden bu ihtiyacı karşılayabilmek esasıyla kurulan ve altıncı yılını geride bırakan bir sendikayız. Ulusal Meslek Standartları ihtiyacından yola çıkılarak kurduğumuz sendikamızda, 15 Temmuz darbe girişimi ile pandemi gibi ülkemizi doğrudan etkileyen ve bürokrasiye zaman kaybettiren gündemlere rağmen, 20 mesleğin tanımını yaptık ve bunlar Resmi Gazete’de yayımlandı. Ulusal Meslek Standartlarının tamamını yaptıktan sonra, yani gelecekteki takvimimiz içerisinde toplu iş sözleşmelerini yapabileceğiz ve taban ücretler konusunda daha fazla bağlayıcı söz hakkımızın olabileceğini ifade edelim.
Onun dışında yine Damla’nın ifade ettiği gibi çalışma süreleri büyük bir sorun oluşturuyor. Biz, sendika kurulduktan sonra 2015’in sonu, 2016’nın başı itibarıyla çalışma ilkelerini yayımladık. Bu ilkelerin temel çatısı, dinlenme hakkını içeriyordu. Çünkü dinlenemiyoruz! Son beş yıldır çalışma ilkelerine uygun çalışılmaya dikkat ediliyor ve biz de bunun mücadelesini vererek, takibini yapıyoruz. Bu bizim en temel sorunumuz.
20 mesleğin tanımını yaptık ve bunlar Resmi Gazete’de yayımlandı. Gelecekte toplu iş sözleşmeleri yapabileceğiz ve taban ücretler konusunda daha fazla bağlayıcı söz hakkımız olabilecek.
Mesela ücretlerle ilgili bir diğer konu, televizyon dizilerinde bölüm başı ödemenin geçerli olmasıyla ilgili. Örneğin; dizi projelerinde yaygın olarak ilk üç bölüm ortalama iki ayda çekiliyor. Televizyon dizilerinin olduğu mecrada ödeme vadeleri çok uzun sürüyor. Minimum ilk dört bölüm yayınlandıktan sonra birinci bölümün ücreti ödenmeye başlıyor. Yayınlanmış bölüm üzerinden ilerleyen vade süresi, genellikle sekiz-dokuz bölümü bulan dizi projelerine kadar yükseliyor. Yani bir televizyon dizisinde ön hazırlık süreci dahil çalışmaya başladığınız zaman, ilk bölümün kaşesini ortalama dört ay sonra almaya başlıyorsunuz. Dört aylık süreç içinde bir veya iki defa ara ödeme alabilmek görece olarak ihtimal dahilinde. Bölüm başı çalışmak ve yayınlanmış bölümlerden sonra ilk ödemeyi almak yerine haftalık düzene geçilmesi gerektiğini ifade ediyor ve bununla ilgili çalışmalar yürütmeyi gündemimizde tutuyoruz.
Yani ücretler konusunun dışında daha farklı birçok sorun tipi var ve bu sorunların tamamını, ulusal meslek standartları altyapısını tamamladıktan sonra belli bir takvim içerisinde çözüme kavuşturmayı planlıyoruz. Sorun tiplerinin başında çalışma süreleri, iş sağlığı ve iş güvenliği konusu, sözleşmeli çalışma, 4A’lılık var. Güvenli ortamlarda, ideal ücretlerle çalışmak ve bunu sürdürülebilir kılmak, sadece sorunların hukuksal açıdan çözüme kavuşmasıyla da mümkün değil. Kalıcı çözüm, güçlü bir denetleme mekanizmasının caydırıcı cezai yaptırımıyla mümkün olabilir.
Bunun dışında akademik dünyanın eksikleri de var. Üniversitede Sinema-TV bölümünü okuyan genç arkadaşlarımızın / meslektaş adaylarımızın müfredatını da güncellemek gerekiyor. Çalışma hayatı içerisinde neler oluyor? Bunları çok bilmiyorlar. Yürüttüğümüz ve bütünlüklü olarak sonuca ulaştırmak istediğimiz Ulusal Meslek Standartları çalışması, akademik dünyanın çalışmalarına da yardımcı olacak.
Birçok platformu bizler de bu duyurular vesileyle öğrenmiş olduk. Boom Operatörleri’nden Focus Puller’lara çok sayıda bilmediğimiz yeni platformun açıklamalarını gördük sosyal medya hesaplarınızda. Biraz bunların oluşumuna dair de kısaca bilgilendirme yapabilir misiniz?
D. K. Sektördeki birliklerin çoğu oldukça yeni, dolayısıyla bir kısmının bilinmiyor olması çok normal. Pandemiyle beraber, insanlar kendi aralarında dayanışmaya fırsat buldular diyebilirim. Pandeminin başında ve sonrasında, normalleşme sürecini izleyen zamanda, biraz daha farklı tip hak ihlalleri de görülmeye başlandı. Dolayısıyla bu bahsettiğimiz kuruluşların birçoğu çok yeni oluştular ve çok da iyi oldu.
Pandemiyle beraber, insanlar kendi aralarında dayanışmaya fırsat buldular. Bahsettiğimiz kuruluşların birçoğu çok yeni oluştular ve çok da iyi oldu.
Sinema-TV Sendikası olarak biz bir çatı olsak da, çok geniş bir sektörden bahsediyoruz. Bir dizide çalışan kamera asistanlarıyla, reklam filmlerinde çalışan kamera asistanlarının yaşadığı sıkıntıların bir kısmı ortak olmakla beraber aslında her alanın kendine özgü biricik sorunları var. Dolayısıyla hem aynı departman mensubu çalışanların birbiriyle farklı olanlar adına dayanışması ve fikir paylaşımları anlamında bu iyi oldu hem de hak arama anlamında taban ücret açıklaması bunun için iyi bir vesile oldu. Bu tip alanlarda herkesin birbirinden haberdar olması noktasında bayağı bir gelişme kaydettik diyebilirim bu süreçte.
Buradan itirazlara da kısaca girelim isterseniz. Çünkü temel itiraz bu noktadan yapılıyor. SE-YAP (Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği), farklı platformlarda aynı mesleği yapan çalışanlara aynı davranılamayacağı yönünde bir itirazda bulundu örneğin. Bunlara dair düşüncelerinizi alabilir miyiz?
U.D. SE-YAP, Tesiyap (Televizyon ve Sinema Filmi Yapımcıları Meslek Birliği) ve Reklam Yapımcıları Derneği film sektörüne açıklama yaptılar. Bu meslek birlikleri içerisinde, “Yasalara aykırı olduğumuzu” cümleleştiren, “¨Sert tutum, baskı ve dayatma var” şeklinde tespitlerde bulunanlar oldu. Tabii ki bunlara katılmıyoruz; çünkü yapılan açıklamalarda hukuksal açıdan bir sıkıntı yok. Bilakis hukuku içeren açıklamalardı. Meslektaşlarımız kendi aralarında bir araya gelerek hayatın gerçekliği karşısında minimum ücrete dair iyileştirme kararı aldılar ve bir talep bildiriminde bulundular. Devlet asgari ücrete %50 zam yapmış, Enflasyon Araştırma Grubu yıllık enflasyonu %82.81, TÜİK ise her şeye rağmen %36.08 açıklamış. Her şeyin bu kadar ortada olduğu nesnel bir zeminde, meslektaşlarımızın bir araya gelerek kendi ücretleri hakkında karar almasının kime ne zararı var? Bunun neresi hukuk dışı? Bunu anlamak çok güç…
Devlet asgari ücrete %50 zam yapmış, TÜİK her şeye rağmen %36.08 enflasyon açıklamış. Her şeyin bu kadar ortada olduğu nesnel bir zeminde, meslektaşlarımızın bir araya gelerek kendi ücretleri hakkında karar almasının kime ne zararı var?
Burada SE-YAP’a ayrı bir parantez açabiliriz. Son derece sağduyulu bir dil kullanarak diyalog çağrısı yaptılar. Diyalog zemini üzerindeki her türlü çözüm arayışına zaten varız. Sendika olarak taban ücret rakamlarının duyurulma sürecine devam ediyoruz. Dayanışma mesajları da geliyor. Rakamları belli olan ama bu yıl yayınlamayan bazı platformlardan önemli destek mesajları da geldi. Son kertede sendika olarak yanıt hakkımızı saklı tutuyoruz. Henüz bir açıklama yayımlamadık. Bir cevabımız olacak ve bu yanıt sağduyulu, diyaloğa dayalı bir çözüm arayışına içkin olacak.
Aynı zamanda çalışmalarımızda hukuksal açıdan bir sıkıntı olmadığını film kamuoyunun bilgisine işlememiz lazım. Rekabet kurulu maddelerine bir aykırılık yok. Ticari sır kriterlerine bir aykırılık yok. Etik bir sorun da yok. Eğer bir ayıp varsa bu ayıp çalışanların ayıbı değil, kimin ayıbı olduğunun da önemi yok, gelin bu ayıbı hep beraber düzeltelim demek gerekiyor. Birbirimize karşı ithamlarda bulunmamızı gerektiren bir durum da yok. Çünkü biliyoruz ki sektördeki bazı yanlışlar sistemden de kaynaklanıyor. Koşullara dayalı yapılan bu yanlışlıkları diyalog zemininde çözmemiz hepimiz açısından bir kazanım olur. Çünkü sektörde kime dokunsanız bin ah işitirsiniz, gerçekten böyle bir sektör. O yüzden hepimizin şikâyet ettiği ortak sorunlarımızı ortak bir zeminde çözebiliriz. Meseleye buradan yaklaşıyoruz ve bu açıklamaları da böyle okuyoruz.
Rakamların şeffaflıkla paylaşılması da bir ilk olma özelliğine sahip. Bizim sektörde bütçe tartışmak büyük bir tabudur.
D.K. Yaptığımız açıklamanın bir ilk olma değeri sadece zam oranı paylaşma veya sektör bileşenleri olarak ortak bir dayanışma göstermek değil; aynı zamanda rakamların da şeffaflıkla paylaşılması açısından da ilk olma özelliğine sahip. Her çalışan kendi departmanı içerisinde bir süredir bunları tartışıyor olsa da ki bu da yeni bir şey. Çünkü bizim sektörde bütçe tartışmak büyük bir tabudur. Daha önce de departmanlar arasında ve içinde dengesizlikler olduğunun farkındaydık ama Ufuk’un bahsetmiş olduğu toplantıda rakam paylaşma kararı da bu anlamda bir ilk olmuş oldu.
Evet, birçok ülkede olan, sektördeki farklı departmanlarla ilgili taban/ortalama ücretlerinin olduğu şeffaf belgeler bizde mevcut değil, sanırım ilk kez kamuoyunda açıklanmış oldu ücretler de?
U.D. Evet, başta insanlar da şaşırdılar. Alışık olmadıkları bir durumla karşılaştılar, fakat tepkisel yaklaşanların tepkileri de birkaç gün sonra dönüştü. Biz hep, kurumsal aklımızın gereği olarak da söylüyorum bunu, şeffaflıktan yanayız. Zaten konuşulan şeyler bunlar; bu fiskos olma hâlinden kamuoyu önünde, daha açık seçik, ulu orta bazı şeylerin konuşuluyor ve yazılıyor olması, her kesimin bilgisini eşitlemek anlamına geliyor. Bu şeffaflık bazı sömürü biçimlerinin perdelenmesini de ortadan kaldırıyor. O nedenle çok önemli. Bunu başarmış olmanın memnuniyetini ve mutluluğunu da biz sendika olarak yaşıyoruz tabii ki.
4 Ocak’ta DİSK’e bağlı Basın-İş Sendikası da %40 oranında iyileştirme talebinde bulundu. Bunu da bize yakın bir örnek olduğu için vermek istedim. İyileştirme talebinde olan tek sektör biz değiliz. 26 Aralık’ta yapmış olduğumuz toplantıda temsilci meslektaşlarımıza, zamanımızın kısıtlı olduğunu ama bu kısıtlı zamana rağmen farklı çalışma mecralarına göre açıklanan rakamların, birimler arasında ücret denkliğinin gözetilmesini ve birimler içerisindeki ast-üst ilişkisine dayalı ücret dengesinin gözetilmesini hatırlattık. Departmanlar arasında taban ücret denkliğiyle ilgili noksanlıklar tespit edilirse, bunları önümüzdeki yıl için değerlendirip, düzeltilmesi adına moderasyon görevimizi sürdüreceğiz.
Yayın mecraları her ne kadar farklı olsa da, bu mecralara değer üreten film emekçilerinin çalışma hayatı içindeki sorunları ortak. Bunu unutmamak gerekir.
Mesela Almanya’da birimler arası ücret denkliğine dönük incelenebilecek örnek bir belge olduğunu biliyoruz. Bu yıl güçlü bir başlangıç oldu. Bu adım olağanüstü gelişmeler karşısında, kısıtlı bir zamana rağmen doğru konumlanabilme hamlesiydi. Ayrıca farklı çalışma mecraları var; televizyon reklamları, dijital platform projeleri, televizyon dizileri, sinema filmleri… Sinema filmleri içerisinde iki başlık var diyebiliriz: Box-office işleri, yani daha çok komedi, korku, vb. türde filmleri içeriyor. Bir de Kültür Bakanlığı’na bağlı Sinema Genel Müdürlüğü’nün desteklediği filmler, daha çok bağımsız projeleri içeriyor. Yayın mecraları her ne kadar farklı olsa da, bu mecralara değer üreten film emekçilerinin çalışma hayatı içindeki sorunları ortak. Bunu unutmamak gerekir.
Peki sürecin takibi nasıl yapılacak? Belirlenen ücretlere uyulup uyulmayacağına göre bir adım atılabilecek mi? Buna dair bir stratejik plan var mı?
U.D. Meslektaşlarımızdan geri bildirimler almaya başladık. Duyurulan taban ücretlerin karşılık bulmasıyla ilgili pozitif gelişmeler var. Yer yer negatif durumlar da olmuyor değil. Sonuç alma noktasındaki tıkanıklıklar karşısında diyalog yöntemiyle ilerleyebiliriz. Ayrıca son süreçte kendi aramızda, geleceğe dönük yöntem ve stratejik planlamaları içeren görüşmeler yapıyoruz. Bunu yakın gelecekte, yani olağanüstü genel kurulumuzu tamamladıktan sonra, belli bir takvim eşliğinde tasarlayarak film kamuoyuna duyuracağız.
Sorunların sıradanlaşmadığı ve çözüme dair farkındalığın arttığı bir yol haritası, sektörün dönüşümü adına benimsediğimiz vizyonu içeriyor. Mesela, güçlü bir sinema yasası çıksın, deniliyor. Tamam, bu ihtiyacı biz de kabul ediyoruz ama dayanak noktalarını da gözetiyoruz. Bir bütün olarak henüz Ulusal Meslek Standartları tamamlanmadı. Bunun üzerinden iş sağlığı ve iş güvenliği konuları yeniden güncellenmedi, belgeleri geliştirilemedi. Yani saha araştırmaları yaparak veriler toplamak da gerekli. Güncel veriler üzerinden bir planlama yapmak da önemli. O yüzden bir şeyleri talep ederken onun altını güçlendirmemiz gerekiyor. Meseleye buradan yaklaşıyor, hukuksal ve bürokratik altyapı çalışmalarını önemsiyor ve iletişim stratejilerimizi geliştirerek devam etmek istiyoruz.