Şu An Okunan
İstinaf Mahkemesi ‘Bakur’ Davasında Hükmü Bozdu

İstinaf Mahkemesi ‘Bakur’ Davasında Hükmü Bozdu

İstinaf Mahkemesi, Bakur belgeselinin yönetmenleri Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu hakkında verilen hapis cezası hükmünü bozdu. Dava Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülecek. Çayan Demirel’in avukatı Meral Hanbayat Yeşil’e bağlanıyor, detayları öğreniyoruz.

Söyleşi: Fırat Yücel

Mahkemenin hükmü bozmasının ardındaki temel gerekçe nedir?

İstinaf Mahkemesi, maalesef bizim istediğimiz şekliyle, yani işlenen fiilin suç oluşturmadığı şeklinde bir değerlendirme yapmadı. Beraat yerine cezalandırılmaya gidilmesi bozma gerekçesi yapılsaydı muhteşem olurdu tabii. Ancak siyasal iklimin yansıması olarak yargının hali ortadayken bu beklentinin fazlaca naif kaldığının farkındayız.

İstinaf Mahkemesi, sanıklara fazla ceza verilmesi ve indirim uygulanmamasını bozma gerekçesi yapmıştır. Türk Ceza Kanunu (TCK) 61 temel cezanın belirlenmesine ilişkin kriterleri, TCK 62 ise takdiri indirim nedenlerinin koşullarını sıralamıştır. İstinaf mahkemesi de aslında bu iki kanun gerekçesine atıfla bozma nedeni yapmış. Bizim de istinaf talebimizin önemli gerekçelerini bu iki husus oluşturuyordu.

Bakur‘un yönetmenleri Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun avukatı Meral Hanbayat Yeşil.

Sanıklara, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2. madde yargılamalarında görülmeyecek yükseklikte bir ceza verilmişti. Diğer örneği Demirtaş kararıydı bildiğimiz kadarıyla. Her yönüyle düşmanca ve intikamcı bir karar olduğunu ifade etmiştik birçok kez.

Yerel Mahkemenin cezanın alt sınırından neden uzaklaştığı ve neden indirim uygulamadığına ilişkin gerekçesine bakarsak İstinaf Mahkemesi’nin değerlendirilmesi daha anlaşılır olur.

Yerel Mahkeme, “…sanıkların sabit olan terör örgütü propagandası yapmak suçundan 3713 sayılı kanunun 7/2-1 cümle maddesi gereğince kastlarının yoğunluğu, filmin hitap ettiği geniş kitle dolayısıyla meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı ile suçun işleniş biçimi gözetilerek takdiren alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle suç ve cezanın bireyleştirilmesi bakımından orantılı olarak ceza tayin edildiği,..” şeklindeki gerekçe ile alt sınırdan uzaklaşarak temel cezayı belirlemiş, “sanıkların savunmalarında pişmanlık duymadıklarının ve özetle halen örgütün sözde barış için faaliyette bulunduğuna ilişkin beyanları kapsamında  yeniden suç işlemeyecekleri yönünde kanaat oluşmaması gözetilerek TCK 62 maddesi gereğince takdiri indirim yapılmadığı” şeklinde gerekçe ile indirim uygulamamıştır.

Yedi yıl önce filmi izleyen 120 kişinin geniş kitleyi karşılamadığı gibi nasıl bir zararın meydana geldiği ya da nasıl bir tehlike yarattığı gerekçeli kararda somutlaştırılmamıştır. Çözüm süreci döneminde silahların bırakıldığı ve barışın beklendiğini, bu filmin de tersi bir çağrı içermediğimi gözettiğimizde filmin herhangi bir zarara yol açması mümkün değildir. Filmin hangi toplumsal süreçte yapıldığı ve gösterildiği bilinmesine rağmen bu cezanın verilmesinin makul hukuki hiçbir gerekçesi bulunmamaktadır.

Diğer yandan Çayan Demirel’in hakkında herhangi bir suç kaydı ve sabıkası bulunmadığı, dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışının tespit edilmediği, duruşmalarda herhangi bir olumsuz tutum sergilediğine dair bir tespitin bulunmadığı dosya verileri ile sabittir. Gerekçeli karardaki yorumun aksine Çayan’ın örgütün halen barış için faaliyette bulunduğuna ilişkin tek bir ifadesi olmadığı gibi zaten engel durumundan kaynaklı iki satır ifade verebildiği 29.05.2018 tarihli duruşma zaptıyla ve SEGBİS kaydıyla sabittir.

İstinaf Mahkemesi bu cezalandırmayı hiçbir şekilde makul bulmadığı gibi açıkça fazla ceza verildiğini belirtmiştir.

Söz konusu duruşmada, “Mesleğimi yaptım, Ertuğrul Mavioğlu’nun beyanlarına aynen katılıyorum. Suçlu olduğuma inanmıyorum. Suç işlediğime inanmıyorum. Burada niye bulunduğumu anlamıyorum,” şeklindeki ifadesi dışında yargılama sırasında sarf ettiği başkaca söz bulunmazken yerel mahkeme gerçeğe aykırı şekilde yorum yapmıştır.

Ayrıca görme yetisi olmayan, konuşma, yürüme ve ellerini kullanmada kısıtlılık olan, %99 sürekli engel raporu olan Çayan hakkında ‘pişmanlığının gözlemlenmemesi’ ya da ‘yeniden suç işlemeyeceği yönünde kanaat oluşmadığı’ gibi soyut, yerinde olmayan ve dosya kapsamına uygun düşmeyen, yasal ve yeterli bulunmayan gerekçe ile TCK’nın 62. maddesinin uygulanmaması hukuken bozmayı gerektirirdi.

İstinaf Mahkemesi’nin genel hukuki değerlendirmesinin dayanağını yukarıda atıf yaptığım dosyanın somut durumudur.

Mahkeme kararında Çayan Demirel’in %99 Sürekli Engelli Raporu’nun dikkate alınmamış olmasına ilişkin herhangi bir ifadeye yer verilmiyor…

Oysa bizim en ısrarlı taleplerimizden biri buydu. Mahkeme özel olarak bu duruma atıf yapmamış ama bozma gerekçesinde Çayan’ın özel durumunun etkili olduğunu düşünüyorum.

Çayan Demirel, Arkadaşımız Çayan (2019) adlı kısa filmde yapımcı Ayşe Çetinbaş ile birlikte. 2015 yılında Bakur‘un kurgusunu bitirdiği günün ertesinde Demirel’in kalbi durmuş, yönetmen aylarca hastanede kalmıştı.

Kararda bahsedilen “orantılılık ilkesi” nedir ve bu dava özelinde neye tekabül ediyor?

5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasındaki “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile, işlenen fiil ile hükmolunan ceza arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır. Bizim dosyamızda yerel mahkeme filmin geniş kitleye hitap ettiği için zarar ve tehlikenin ağırlaştığını dolayısıyla cezanın da orantılı olarak ağırlaştırılması gerektiğinden hareketle cezanın alt sınırından uzaklaşıldığı belirtmiştir. TMK 7/2. maddede öngörülen ceza 1 yıldan 5 yıla kadardır. Yerel mahkeme temel cezayı 1 yıldan başlatmak yerine genel geçer klişe, sübjektif yorum ve tespitlerle filmin zarar ve tehlike oluşturduğu savına dayanarak 3 yıldan başlatmıştır. Suçun basın yoluyla işlendiği gerekçesiyle 7/2-2. fıkraya göre de cezayı yarı oranında arttırarak 4 yıl 6 ay hapis cezası vermiştir. Ve TCK 62. maddeye göre de herhangi bir indirim uygulamamıştır.

Filmin hangi toplumsal süreçte yapıldığı ve gösterildiği bilinmesine rağmen bu cezanın verilmesinin makul hukuki hiçbir gerekçesi bulunmamakta.

Örneğin, alt sınırdan başlatsaydı temel ceza 1 yıl, basın yoluyla işlendiği için arttırsaydı 1 yıl 6 ay ve nihayet TCK 62. maddeye göre indirim uygulasaydı sonuç ceza 15 ay olabilirdi. Ve 2 yılın altında kaldığı için hükmün açıklanmasını geri bırakabilirdi. Sonuç olarak İstinaf Mahkemesi bu cezalandırmayı hiçbir şekilde makul bulmadığı gibi açıkça fazla ceza verildiğini belirtmiştir.

Bakur‘un (Kuzey, 2015) 34. İstanbul Film Festivali’ndeki gösteriminin engellenmesi İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen yürüyüşlerle protesto edilmişti.

Mahkeme kararında Ertuğrul Mavioğlu hakkında zincirleme suç hükmü uygulanma ihtimaline dair de bir maddeye yer verilmiş. Bu Mavioğlu’nun geleceği açısından ne gibi ihtimallere işaret ediyor?

Zincirleme suçta, aynı suç işleme kastıyla birden fazla kez işleyenlere ayrı ayrı ceza vermektense tek ceza verilip TCK 43’e göre arttırılarak hüküm oluşturulmakta. Ertuğrul’un başka bir propaganda dosyası olduğu hatırlatılarak o dosyanın getirilip aralarında irtibat varsa birleştirilerek yargılama yapılmadan hüküm oluşturması bozma gerekçesi yapılmıştır. Dosya yerel mahkemeye geldikten sonra bu dosya getirilip incelendikten sonra karar verileceği için ve Yargıtay’daki dosyası hakkında da bilgim bulunmadığından dolayı şimdiden bir şey söylemek zor.

Batman’da yeniden görülecek davadan beklentileriniz neler?

Heyetin değişmiş olduğunu öğrendik. Ayrıca Veysi Altay ve Dicle Anter hakkında daha önce verilen cezalar bozma üzerine ertelenmişti. Açıkçası bizim dosyamızda da erteleme verilebileceğini düşünüyorum.