Feminist sinema dergisi Another Gaze, Brezilyalı kadın sinemacıların imzasını taşıyan ve kadın emeğinin farklı veçhelerinin ele alındığı Kadınlar: Başka Bir Hikâye’yle karşımızda. Kadınların tekstil atölyelerinde, metal fabrikalarında, genelevlerde, meclis koltuklarında vb. verdikleri sayısız mücadeleyi belgeleyen çok yönlü bir seçki.
Another Screen (Başka Perde), pandemiyle birlikte sayılarında kayda değer bir artış gözlenen çevrimiçi film izleme platformlarının belki de en özgün ve heyecan verici örneklerinden bir tanesi. 2016 yılında yayın hayatına başlamış feminist sinema dergisi Another Gaze’in (Başka Bakış) çatısı altında çevrimiçi film programları sunan Another Screen, feminist ve kuir kimliklerin temsillerine alan açıyor. Bu kimliklerin sinema pratiği içinde hem yaratıcı hem de seyirci olarak konumunu dikkate alan platformun hazırladığı programlara detaylı analizler ve röportajlar da eşlik ediyor. Geçmiş programlarında Cecilia Mangini, Margeurite Duras ve Carole Roussoupolos gibi usta kadın yönetmenleri konuk eden internet sitesi, 24 Nisan – 24 Mayıs tarihleri arasında Brezilyalı kadın sinemacıların imzasını taşıyan ve kadın emeğinin farklı veçhelerinin ele alındığı bir seçkiyle karşımızda.
Türkçe altyazı seçeceğinin de olduğu altı filmi bir araya getiren Kadınlar: Başka Bir Hikâye (Mulheres: uma outra história) programı, Brezilya da yetmişli yılların sonundan itibaren askerî diktatörlük rejiminin siyasi gücünün sarsıldığı ve demokrasiye geçişin başladığı bir döneme tanıklık ediyor. Kadınların sosyal, kültürel ve siyasi konularda seslerini duyurma ve örgütlenme çabalarının çok sesliliğini ortaya koyan seçki, kadın emeğinin hem kamusal hem de özel alana dâhil olma biçimlerinin de peşine düşüyor. Programdaki kısa metraj belgesel filmlerin arşivlerden günümüze ulaşma hikâyeleri ise kadın sinemacıların faaliyetleri gibi, uzun kurmaca dışındaki yapımların da yakın bir döneme kadar geri plana atıldığını ve kaderlerine terk edildiğini kanıtlar nitelikte.
KREŞ-EVLER
Kadınların çalışan annelerinin çocuklarının bakımını üstlendiği kreş-evler, topluluk ve dayanışma bilincinin pratiğe döküldüğü feminist bir örgütlenmeden besleniyor.
Maria Luiza d’Aboim’in 1978 tarihli filmi Kreş-Evler‘in (Creche-Lar) otuz yıldır kayıp olması ve Brezilya Sinemateki tarafından ancak yakın bir dönemde dijitale aktarılmış olması hiç şüphesiz sinema tarihinin ve arşivlerin minör formatlar konusundaki ihmalkârlığının çarpıcı bir örneği. Filmin dikkat çeken bir diğer özelliği ise bugün bile tartışma konusu olan ve birçok insanın öneminin farkında olmadığı karşılıksız bakım emeğini (unpaid care work) ele alıyor olması. Çalışma hayatına atılmış kadınların çocuk bakımını üstlenmek konusunda çektikleri zorlukları ve onlara destek sağlayacak kreşlerin ya da kamu kurumlarının eksikliğini vurgulayan film, Rio de Janeiro’da hayata geçirilmiş yerel bir projeyi tanıtıyor bizlere. Bölgede yaşayan kadınların çalışan annelerinin çocuklarının bakımını üstlendiği kreş-evler, topluluk ve dayanışma bilincinin pratiğe döküldüğü feminist bir örgütlenmeden besleniyor. Çocuk bakımı için sarf edilen emeğin kadınların ortak çabası sayesinde karşılıksız olmaktan çıktığını ve çalışan annelerin, komşularının gıda ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı olduğunu görüyoruz. Kreş-evlerin işleyişini aktaran d’Aboim’in, gözlemci bir belgeselci bakışını benimsemek yerine kendisini ele aldığı organizasyonun aktif bir parçası olarak konumlandırdığını söyleyebiliriz. Bu yaklaşımına paralel olarak yakın plan çekimleri tercih eden yönetmen, filmdeki özneleri hem görsel hem de anlatısal düzlemde merkeze oturtuyor.
KADIN METAL İŞÇİLERİ
Futemma’nın kamerası rutine binmiş jestlerin boyunduruğundan kurtulmuş ellerin zarif hareketlerini, topuklu ayakkabıları, makyajlı yüzleri büyük bir hayranlıkla keşfediyor.
Aynı yıl çekilmiş Kadın Metal İşçileri (Trabalhadoras Metalúrgicas) ise kadınlar arası örgütlenmeyi çalışma ortamında ele alan bir yapım. Olga Futemma ve partneri Renato Tapajós tarafından São Paolo’daki São Bernardo do Campo ve Diadema Metal İşçileri Sendikası için çekilen film, erkeklerle eşit çalışma koşulları ve eşit maaş talep eden kadın işçilere odaklanıyor. Sendikanın düzenlediği 1. Kadın Metal İşçileri Kongresi’ni takip eden belgeselde, kadınların fabrikadaki çalışma koşulları, üstlerinin onlara karşı tutumları, erkek ve kadın işçiler arasındaki adaletsizlikler ve sendikalaşmaya yönelik düşmanca tavırlar çarpıcı bir şekilde ortaya konuyor. Kadınların iş yükünü ikiye katlayan karşılıksız bakım emeği sorunu da altı çizilen konular arasında önemli bir boyuta sahip. Yaşadıkları problemlerden bahseden kadın işçilerin, erkek ve kadın doğasının kaçınılmaz bir şekilde farklı olduğunu dile getirmesi ise, içinde bulundukları durumu kabullenmeye yönelik eğilimlerini de ortaya koymuş oluyor. Filmde fabrikanın içinde çekilmiş görüntüler kadar kongre sırasındaki tartışmalara da yer veren yönetmenler, makinelerin araçsallaştırdığı işçileri özne olarak yeniden konumlandırmayı başarıyor. Kongre sırasında kadınların ojeli, takılar takılmış bakımlı elleri yakın planda kameraya alınıyor; benlikleri yalnızca işçiliğe indirgenmiyor. Futemma’nın kamerası rutine binmiş jestlerin boyunduruğundan kurtulmuş ellerin zarif hareketlerini, topuklu ayakkabıları, makyajlı yüzleri büyük bir hayranlıkla keşfediyor ve onlara farklı bir varoluş bahşediyor.
SULANCA
Mesel’in çekimlerinde 35mm formatını tercih ettiği Sulanca’da geniş açılı kurak doğa manzaralarını kumaşların parlak renkleri ve ilginç desenlerin takip etmesi Santa Cruz’un canlanışını âdeta görsel düzleme taşıyor.
Katia Mesel’in 1986 tarihli filmi Sulanca, Brezilyalı kadınların profesyonel hayattaki emeklerini ve mücadelelerini belgeleyen diğer bir film. Brezilya’nın kuzey doğusunda bulunan ve kuraklık yüzünden halkın ekonomik anlamda geri kalmış Pernambuco eyaletindeki Santa Cruz do Capibaribe şehrinde yaşayan kadınların çabaları sayesinde gelişen ve bu sayede bölgenin de kalkınmasına yardımcı olan tekstil endüstrisine odaklanan film, bu ekonomik devrimin mimarı olan ‘sulanqueira’ları tanıtıyor bizlere. Mesel’in çekimlerinde 35mm formatını tercih ettiği Sulanca’da geniş açılı kurak doğa manzaralarını kumaşların parlak renkleri ve ilginç desenlerin takip etmesi Santa Cruz’un canlanışını âdeta görsel düzleme taşıyor. Kadınların kumaşlardan diktikleri ürünleri satıp ticaret yapmaya başlama sürecinin ve Sulanca pazarının kuruluşunun hikâyeleştirilerek şarkılar aracılığıyla aktarılmasının şehirdeki ekonomik gelişmelere destansı bir boyut katıldığını söylemek mümkün. Trabalhadoras Metalúrgicas’daki kadın işçilerin, erkekler karşısında doğuştan gelen eksikliklerini kabullenmelerinin aksine Santa Cruz’da yaşayan kadınlar neredeyse matriyarkal olarak nitelendirebileceğimiz bir toplum düzeni kurduğunu dile getirmek yanlış olmaz. Yine de Mesel’in aktardığı ‘Sulanca mucizesi’nin bölgesel anlamda sınırlı bir örnek teşkil ettiğini de vurgulamak gerek.
KADINLAR: BAŞKA BİR HİKÂYE
Gutman’ın 1986 yılında düzenlenen ‘Fala Mulher’ yürüyüşünden görüntülere yer vermesi kadın dayanışmasının ve mücadelesinin yalnızca meclis sıralarında yapılmadığını ve çalışan, direnen, dans eden bedenlerin eseri olduğunu etkileyici bir biçimde gösteriyor.
Bu anlamda, Eunice Gutman’ın seçkiye adını veren filmi Kadınlar: Başka Bir Hikâye (Mulheres: uma outra história) seksenli yıllardan itibaren kadınların siyaset arenasında seslerini duyurmak, siyasal ve toplumsal haklar elde etmek için verdiği çetin mücadeleyi belgelemesiyle öne çıkıyor. Filmde, Kurucu Meclis’e seçilen 23 kadın vekilin farklı politik arka planlarına rağmen Brezilyalı kadınların yaşamlarını iyileştirmek adına beraber hareket ettiği sürece tanıklık ediyoruz. Diktatörlükten demokrasiye geçiş sürecinde hazırlanan yeni anayasa için taleplerinin büyük çoğunluğunu kabul ettirmeyi başaran vekiller, kadınların hem toplumsal hem de siyasal anlamda ne denli önemli bir güce karşılık geldiğini kanıtlıyor. Gutman’ın 1986 yılında düzenlenen ‘Fala Mulher’ yürüyüşünden görüntülere yer vermesi, kadın dayanışmasının ve mücadelesinin yalnızca meclis sıralarında yapılmadığını ve çalışan, direnen, dans eden bedenlerin eseri olduğunu etkileyici bir biçimde gösteriyor. Bebeğini emziren bir annenin, kadınların yalnızca meclisteki vekillerin vesikalık fotoğraflarından ibaret olmadığını ve ancak bedenleriyle bir bütün olarak varlıklarını ortaya koyabileceklerini söylemesi Gutman’ın vurgulamaya çalıştığı feminizmin en somut örneğini oluşturuyor.
BEDENLER MÜCADELE ALANI
Seçkideki tüm filmlerin, kadınlarım hem profesyonel yaşamlarında, hem karşılıksız bakım emekleri söz konusu olduğunda esas mücadele alanının bedenleri oluşuna dikkat çektiğini söylemek mümkün. Yine Gutman’ın imzasını taşıyan Amores de Rua (1994) ile Inês Castilho ve Cida Aidar’ın filmi Mulheres da Boca (1982) ise bu tartışmayı seks işçiliği ekseninde ele alıyor. İki filmde de bugün bile para karşılığı verilen cinsel hizmetin işçilik sayılmayacağını iddia eden görüşler karşısında, karşılaştıkları zorluklara ve maruz kaldıkları şiddete rağmen hayatlarını sürdürmek için bu işi yapmayı seçen kadınların tanıklıklarını izliyoruz.
Sinema tarihinde çok sayıda kadın yönetmenin bulunmadığına dair yanılsama, kadın sinemacılarının emeğinin, alternatif üretim biçimlerinin göz ardı edilmesinden ibaret yalnızca.
Amores de Rua ve Mulheres da Boca, Rio de Janeiro ve São Paulo’da seks işçiliğinin yoğun olduğu bölgelerdeki yaşam koşullarını ele aldığı gibi, erotizmin aslında erkek bakışı için yaratılmış bir inşa olduğunu ve performatif bir zemin üzerine kurulduğunu gösteren dans ve striptiz sahnelerine de yer veriyor. Verdikleri hak mücadelesinin en önemli hedefinde ise patriyarkal ve heteronormatif toplum yapısının, trans ve natrans seks işçilerini sömürmekten çekinmediği hâlde, onların sosyal ve ekonomik statülerini reddetmeye dayalı ikiyüzlülüğü bulunuyor. Tanıklıklarını dinlediğimiz kadınlar için seks işçiliği bir utanç nişanesi değil, kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlayan ve en az diğer meslekler kadar saygıyı hak eden bir uğraş.
Kadınlar: Başka Bir Hikâye, kadınların ister tekstil atölyelerinde, ister metal fabrikalarında, ister genelevlerde, ister meclis koltuklarında olsun, toplumsal ve ekonomik varoluşlarını mümkün kılan emeklerinin tanınması, onlara saygı duyulması için verdikleri sayısız mücadeleyi belgeleyen çok yönlü bir seçki. Anlatıların hem Brezilya hem de feminist tarih yazını açısından önemi bir yana, her bir filmin yapım ve arşivlere dahil olup günümüze ulaşma süreci benzer bir mücadelenin film endüstrisi içinde de yaşandığını kanıtlıyor. Resmî kaynaklarda kabul gören sinema tarihinde çok sayıda kadın yönetmenin bulunmadığına dair yanılsama, kadın sinemacılarının emeğinin, alternatif üretim biçimlerinin göz ardı edilmesinden ibaret yalnızca. Toplumun kadına karşı ekonomik ve sosyal alanlardaki riyakârlığından sinema da muaf değil. Ve Brezilyalı kadın sinemacılar da, fabrikalardaki, atölyelerdeki, sokaklardaki yoldaşları gibi emekleriyle ‘bir başka hikâye’ anlatmak için mücadele ediyor.