Şu An Okunan
19 Mart Protestolarını Takip Eden 7 Gazeteci Tutuklandı

19 Mart Protestolarını Takip Eden 7 Gazeteci Tutuklandı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 19 Mart günü başlayan eylemler Türkiye genelinde bir protesto dalgası başlattı. İmamoğlu’na uygulanan siyasi operasyonun tetiklediği eylemler kamuoyunda ‘Gezi Direnişi ruhunun uyanması’ şeklinde yorumlanıyor. Mevcut hükümetin baskı, sansür ve yasaklarına, gelenek hâline gelen rant düzenine dönük eleştiriler, gelecek kaygısına, ekonomik darboğaza, toplumu ayrıştıran siyasi politikalara, hukuksuzluğa ve her bir canlıyı riske atan cezasızlık uygulamalarına yükselen tepkiler Türkiye’nin dört bir yanında açılan dövizlerde karşılık buluyor. Gençlerin başı çektiği protestolar gün geçtikçe ivme kazanıyor ancak BTK, RTÜK ve iktidara yakın yayın yapan medya organları üzerinden sansürün, sokakta ise kolluk kuvvetleri aracılığıyla şiddetin derecesi aynı oranda artırılıyor. Halkın haber alma özgürlüğünü engelleyen hukuksuzluklar da arşa çıkmış durumda. Protestoları takip eden on bir gazeteci gözaltına alındı. Çoğu foto muhabiri olan 7 gazeteci ‘toplantı ve gösteri kanuna muhalefet’ suçundan tutuklandı.

19 Mart sabahı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma çerçevesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu ve belediye yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 100’den fazla kişi gözaltına alındı. İmamoğlu’na ‘yolsuzluk’ ve ‘kent uzlaşısı’ suçlamaları yöneltildi. 23 Mart’ta İmamoğlu, yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanmasının ardından görevinden uzaklaştırıldı. ‘Kent uzlaşısı’ kapsamında açılan ‘terör’ soruşturmasında ise serbest bırakıldı. Bu durum belediyeye kayyum ataması yapılması ihtimalinin önüne geçse de BBC Türkçe’nin soruşturmasına göre İmamoğlu, ileriki dönemde ‘teröre yardım’ suçlamasıyla görevden uzaklaştırılırsa veya tutuklanırsa İçişleri Bakanlığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanabilme ihtimali doğabilir. Bazı CHP kurmaylarının da sürecin ‘siyasi’ ilerlediğini vurgulayarak kayyum riskinin teknik olarak devam ettiğinin altını çizdiği ifade ediliyor. 

İmamoğlu ile birlikte gözaltına alınan isimlerden Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan ve İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat ise kent uzlaşısı soruşturması kapsamında tutuklanarak Silivri’de bulunan Marmara Cezaevi’ne sevk edildi. Akabinde İçişleri Bakanlığı, Şişli Kaymakamı Cevdet Ertürkmen’i Şişli Belediyesi’ne kayyum olarak atadı. 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından çıkarılan 674 sayılı KHK ile başlayan kayyum uygulamaları adeta normalleşmiş bir uygulamaya dönüşmüş durumda. Kasım 2024 itibarıyla Türkiye’de dokuz yıllık süreçte toplam 164 belediyeye kayyum atanırken bunlardan 159’u DEM/HDP/DBP’ye yönelik oldu. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden bugüne kadar kayyum atanan belediye sayısı ise Şişli Belediyesi’ne atanan kayyumla birlikte 13’e yükseldi. 

Tutuklananlardan Mahir Polat ise İstanbul’daki kültür politikaları açısından kilit bir isim. Polat, Ekrem İmamoğlu’nun 2019’da İBB Başkanı seçilmesiyle Kültür Varlıkları Dairesi Başkanı olarak göreve getirildi, bir yıl sonra İBB Genel Sekreter Yardımcılığı’na atandı. Arkeoloji, sanat tarihi ve kültür yönetimi alanlarında lisans ve yüksek lisans eğitimi alan Polat, İBB’deki görevi sırasında İBB Miras’ı kurdu. Polat’ın yürüttüğü çalışmalar kapsamında bine yakın miras alanının restorasyonu gerçekleştirildi. Birçok anıt ve sivil mimarlık eseri ile müze ve yaşam alanı yenilendi. İstanbul’un dört bir yanında çeşitli kültür projeleri hayata geçiren Polat, tarihsel ve kültürel çevre koruma alanında çalışmaları ve kent hafızasına olan katkılarıyla biliniyor. 

İnternete 42 saatlik sansür, RTÜK başkanından tehdit

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), İmamoğlu’na yönelik operasyonun başladığı 19 Mart sabahı saat 07:00’de sosyal medyayı ve İstanbul genelini etkileyen bant genişliği daraltmasını uygulamaya koydu. Kullanıcılar X, YouTube, Instagram, Facebook, TikTok, Twitch, Telegram, Signal ve WhatsApp’a erişim sağlayamadı. İfade Özgürlüğü Derneği’nin aktardığına göre 19 Mart saat 07:00’de başlayan bant daraltması, 42 saat sonra, 21 Mart saat 01:00 itibarıyla kaldırıldı.

5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”a göre BTK’nın, bant genişliği daraltma uygulamasını 24 saat içinde sulh ceza hâkiminin onayına sunması gerekiyor. bianet’e göre BTK’nın böyle bir başvurunun yapıp yapmadığı bilinmiyor.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) da İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına ilişkin yapılan yayınlar nedeniyle televizyon kanallarına ceza kesti. NOW TV, Sözcü TV, Halk TV ve TELE1’e yüzde 3 para cezası veren Üst Kurul, ayrıca Halk TV ve Sözcü TV’ye üç program durdurma yaptırımı uyguladı. Sonrasında RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, İmamoğlu yayınları gerekçesiyle televizyon kanallarını tehdit etti. Şahin, yayıncı kuruluşları “son kez” uyaran açıklamasında lisans iptaline varabilecek uygulamaların devreye girebileceğini belirtti: “Kanun dışında yayın yapan, halkı sokağa davet eden, illegal örgütlerin sözcüsü gibi beyanlarda bulunan yorumcuları ekrana taşıyan, kişi haklarına aykırı taraflı yayıncılık faaliyeti gösteren, devlet büyüklerine, soruşturmayı yürüten yargı mensuplarına, emniyet personeli ile kolluk kuvvetlerine hakaret hatta tehditlere varan ifade ve yayınlara yer veren yayıncı kuruluşlarla ilgili uzun süreli yayın durdurma dahil, en nihayetinde lisans iptallerine varabilecek müeyyideler uygulanacağı önemle ve tekraren duyurulur.”

RTÜK’ün CHP’li üyesi İlhan Taşçı ise “Basın özgürlüğü RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin tarafından askıya alınmıştır,” diyerek Şahin’e tepki gösterdi. Taşçı, “Televizyonları, 6112 sayılı RTÜK Yasasının 6. Maddesi bağlar, RTÜK Başkanının keyfi yasaya aykırı açıklaması ve talimatı bağlamaz,” dedi. Söz konusu uygulamanın mevzuata aykırı olduğuna dikkat çeken Taşçı, “Bu tamamen kanunsuz bir talimattır RTÜK Başkanının süren yayınlarla ilgili herhangi bir yetkisi yoktur,” ifadelerini kullandı.

7 gazeteci tutuklandı

Basına yönelik baskılar bununla sınırlı kalmadı. Bilindiği üzere Anayasa’nın 34. maddesine göre “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip.” Buna karşı protesto hakkını kullananlara yönelik ciddi bir baskı kurulmuş durumda. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 19 Mart’tan 25 Mart’a kadar gerçekleşen gösterilerde 1418 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Saraçhane’deki ve diğer illerdeki protestoları takip eden gazeteciler de evlerine baskın yapılarak gözaltına alındı. Sekizi İstanbul’da üçü İzmir’de olmak üzere gözaltına alınan 11 basın emekçisinin isimleri şöyle: BirGün yazarı Barış İnce, Sendika.org muhabiri Zişan Gür, İzmir’de foto muhabiri Murat Kocabaş, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu üyesi Yağız Batur, Bakırköy Belediyesi foto muhabiri Gökhan Kam, muhabir Hayri Tunç, serbest gazeteci Zeynep Kuray, NOW TV muhabiri Ali Onur Tosun, AFP (Agence France-Presse) foto muhabiri Yasin Akgül, İstanbul Büyükşehir Belediyesi foto muhabiri Kurtuluş Arı ve foto muhabiri Bülent Kılıç. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), muhabir Zişan Gür’ün gözaltında burnunun kırıldığını, en az 13 gazetecinin kolluk kuvvetlerinin şiddetine maruz kaldığını aktardı.

İstanbul Adliyesi’ne sevk edilen gazetecilerin adli kontrol şartıyla serbest bırakılmalarına karar verildi. Ancak sonrasında savcılığın bu kararı değiştirerek sekiz gazeteciyi tutuklama talebiyle hakimliğe sevk etmesi, yargı bağımsızlığının ortadan kalktığına dair bir gösterge olarak yorumlandı. Hakim karşısına çıkartılan 7 gazeteci “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet” suçlamasıyla tutuklandı. Sendika.org’un aktardığına göre Zişan Gür ise yurt dışı çıkış yasağı ve imza adli kontrol şartıyla mahkemeye çıkarılmadan savcının görmediği fezleke ile serbest bırakıldı.

Tutuklanan gazeteciler Kurtuluş Arı, Yasin Akgül, Zeynep Kuray, Hayri Tunç, Gökhan Kam, Bülent Kılıç ve Ali Onur Tosun.

Gözaltına alınanların ve tutuklananların bir kısmının foto muhabiri olması ayrıca dikkat çekiyor. Hatırlanacağı üzere İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü, 2021 yılındaki 1 Mayıs’ın hemen öncesinde eylemler sırasında polislerin görüntülerini ya da seslerini kaydeden kişiler hakkında adli işlem yapılması gerektiği belirten genelgeyi devreye sokmuştu. Kamuoyunda ‘ses ve görüntü yasağı’ olarak nitelenen, anayasaya aykırı olduğu ve haberleşme özgürlüğünü hukuksuzca engellediği için tepki çeken genelge Danıştay 10. Dairesi tarafından iptal edilmişti. Genelgenin yayınlanmasının ardından polislerin eylemlerde çekim yapan kişilere yönelik gözaltı tehditleri artarken belgesel sinemacı ya da televizyon muhabirlerinin çekimlerine şiddet yoluyla engel olunması gibi hak ihlalleri daha da sık yaşanmaya başlandı. Genelgenin yürütmesi durdurulsa da üstü örtülü biçimde uygulanmaya devam ettiğine işaret eden pek çok vaka yaşandı. Bugünkü tutuklama kararları da söz konusu genelge iptal edilmiş olsa dahi fiilen uygulanmakta olduğunu ortaya koyuyor.

TGS ve DİSK Basın-İş: Çağlayan’da neler oluyor?

Basın meslek örgütleri, savcının gazetecilere yönelik operasyonda önce adli kontrol istemesi, sonrasında tutuklamaya sevk etmesine tepki gösterdi. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve DİSK Basın-İş, “Çağlayan’da neler oluyor?” sorusunu yöneltti.

TGS, gazetecilerin meşru mesleki faaliyetlerinin suç sayıldığına dikkat çekerek gözaltı işleminin bile haksız olduğunu ifade etti: “Meslektaşlarımızın adli kontrol kararı ile serbest bırakıldığı bilgisini avukatlarımızdan aldık. Ancak sonrasında ne olduysa oldu, sayın savcı kararını değiştirdi ve gazeteciler, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Meslektaşlarımız gazetecidir. İşleri, halka haber vermektir. Bırakın tutuklamaya sevki, gözaltına dahi alınmamaları gerekirdi.”

DİSK-Basın İş de yargının bağımsızlığının tartışmaya açıldığına işaret ederek tutuklu gazeteciler için özgürlük çağrısı yaptı: “Dün gözaltına alınanların avukatlarına adli kontrol şartıyla serbest bırakılacakları bildirildikten kısa bir süre sonra savcının karar değiştirdiği ve tutuklama talebiyle sevk edildikleri açıklandı. Bu durum, yargının bağımsızlığı hakkında fikir vermektedir. Gazetecilik suç değildir, meslektaşlarımızı serbest bırakın.”

Sanatçılardan dayanışma

İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından sinema, tiyatro, müzik ve edebiyat alanlarından 600’e yakın ismin imzasıyla bir bildiri yayımlandı. “Hukuk, Adalet ve Demokrasi İçin Omuz Omuza!” başlıklı bildiride, hukukun muhalefeti susturmak için kullanıldığı ifade edilerek, “Bu yalnızca seçilmiş temsilcilere değil, milyonların iradesine uzun süredir yapılan müdahalelerin son aşamasıdır,” denildi. “Hukukun üstünlüğünü savunmanın tam zamanı” olduğu belirtilerek, “Demokratik haklarını savunmak için sokağa çıkan gençlerle ve tüm yurttaşlarla yan yana duruyoruz,” ifadeleri kullanıldı. “Bu zorbalığı kabul etmiyoruz” diyen sanatçıların mesajı açık: “Hukukun siyasi manipülasyona alet edilmesine toplumsal çeşitlilik ve farklı düşüncelerin düşmanlaştırılmasına karşı çıkıyoruz. Adaletin, aklın ve özgürlüğün yanındayız!”

Ayrıca İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası aralarında İlyas Salman, Halil Ergün, Emin Alper, Tilbe Saran, Ezel Akay ve Orhan Aydın gibi isimlerin de bulunduğu pek çok sanatçı Saraçhane’deki belediye binasına gelerek Özgür Özel’i ziyaret etti.

İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından Türkiye’nin önde gelen edebiyatçıları da bir bildiri yayımladı. 190 yazar tarafından imzalanan bildiride, “İktidar, İstanbul’un iradesine, Türkiye’nin de gelecekteki seçimine, güdümündeki yargı eliyle darbe vurmuştur,” denildi. Türkiye’de giderek artan adaletsizliklere ve hukuksuzluklara karşı halkın ve özellikle gençlerin haklı bir itiraz dile getirdiğini vurgulayan yazarlar, antidemoktarik uygulamalara karşı “Biz de sokaktayız, biz de bu adaletsizliğe ‘Hayır’ diyoruz,” dediler.

İlyas Salman ve Özgür Özel. Sanatçıların Saraçhane’deki destek ziyaretinden.

İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanmasıyla devam eden süreçte CHP’nin cumhurbaşkanını belirleyen ön seçim sandığı da kuruldu. Valilik yasaklamalarına, kolluk kuvvetlerinin şiddetine, internet kısıtlamasına ve RTÜK’ün sansür uygulamalarına karşı sokakta protesto eylemlerini sürdüren halk, sandıkta da irade gösterdi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, cumhurbaşkanı adayını belirlemek için yaptıkları ön seçime, dayanışma sandığı ile birlikte 15 milyona yakın kişinin katıldığını söyledi. Özel, 1 milyon 653 bin üye ile 13 milyonu aşkın kişinin kurulan sandıklara oy attığını açıkladı. İmamoğlu’na yönelik operasyonlar AKP’li cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın rakibini saf dışı bırakmak için yaptığı hamleler olarak yorumlanıyor. Ön seçim sandığından çıkan sonuçların erken seçimi kaçınılmaz kıldığı ifade ediliyor.