Şu An Okunan
Özgür Sinema Bülteni – Mayıs 2023

Özgür Sinema Bülteni – Mayıs 2023

‘Zer’ yasaklı sahneleriyle YouTube’da

Yönetmen Kazım Öz’ün Zer (2017) adlı filminin Türkiye’de yasaklı olan sahnelerinin de olduğu sansürsüz hâli 5 Mayıs itibariyle YouTube üzerinden izlenebiliyor. Öz, “Dijital platformlar filmi yayınlamayı göze alamadığı” için YouTube’da yayınlamayı tercih ettiğini ifade etti. 15 farklı dilde altyazı seçeneğiyle yayınlanan filmin 5 Mayıs’taki gösteriminin ardından Öz’ün katıldığı bir soru-cevap etkinliği de düzenlendi. 

Bir şarkının peşinde New York’tan Dersim’e doğru yollara düşen Jan’ın hikâyesini takip eden Zer, 2017 yılında 36. İstanbul Film Festivali kapsamındaki prömiyerinde, yapım desteği aldığı Kültür Bakanlığı tarafından sansüre uğradı. Öz, bakanlık tarafından sansürlenen sahnelerde perdeyi karartarak bu durumu protesto etti. Perdenin karartıldığı kısımlarda yönetmen “Bu sahne T.C. Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü Üst Denetim Kurulu tarafından sakıncalı bulunduğu için izleyemiyorsunuz” sözlerine yer verdi.

Kazım Öz, Fırat Yücel’in kendisiyle Nisan 2017’de Altyazı için yaptığı söyleşide, filmin bakanlığın destek verdiği senaryosunda da, sonradan sansürlenen sahnelerin mevcut olduğunu, hatta film çekildikten sonra da destek kurulu tarafından izlenmiş olduğunu dile getirmişti. Dersim’de eski bir evin duvarında görünen “Bütün devletler teröristtir” yazılamasını ve gerilla görüntülerini içeren bu sahnelerin bakanlık tarafından sansürlendiğini söyleyen Öz, Sinema Genel Müdürlüğü Üst Denetleme Kurulu’nun müdahalesini barış sürecinin bitmiş olmasına bağlamış ve eklemişti: “Aslında şu an bakanlığın filmine sansür uygulanıyor. Bakanlığın arkasında durması gereken filme, bakanlığın bir kurulu çıkıp ‘Buna sansür getiriyoruz kardeşim’ diyor.”

Öz, sansürlenen yaptığı sahnelerde yaptığı oto-karartmaları ise “sansürü teşhir ederek onunla mücadele etmek” olarak nitelemişti: “Film bu hâliyle biraz eksik kaldı. Ama siyahlarla gösterildiğinde, ben o eksikliğin biraz olsun tamamlandığını (…) fark ettim.” Bu konuyla ilişkili “Seyircinin hayal gücü, sansürcülerin makasından daha keskindir,” sözünü da sarf eden Öz, bakanlığın “siyahı da yasaklayabileceğini” söylemişti. Nitekim öyle de oldu; bakanlık üzerinde sahnenin sakıncalı bulunduğuna dair not bulunan siyah bölümleri de sansürledi. Zer, Nisan 2017’de karartılmış sahneleri olmaksızın sinemalarda gösterildi.

Filmi YouTube üzerinden sansürsüz izleyebilirsiniz. Gösterim sonrası yapılan soru-cevap etkinliğine ise erişilemiyor. Yukarıda bahsi geçen Nisan 2017 tarihli Kazım Öz söyleşisini ise şuradan okuyabilirsiniz.


Maxim Gorki Tiyatrosu’nda ‘Gezi: 10 Yıl Sonra’

Almanya’nın Berlin kentinde Maxim Gorki Tiyatrosu’nda düzenlenen 6. Berlin Sonbahar Salonu (6. Berliner Herbstsalon) etkinlikleri, Gezi Direnişi’nin onuncu yılı vesilesiyle Gezi: 10 Yıl Sonra temasıyla 25 Mayıs – 26 Haziran tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Festival deprem felaketi, cumhurbaşkanlığı seçimleri, ekonomik kriz gibi sıkıntıların yaşandığı, baskı ve sansür ortamının gittikçe derinleştiği Türkiye’de güçlü bir toplum ve gelecek inşa etmenin en büyük sembollerinden Gezi Direnişi’ni odağına alıyor.

Uluslararası Af Örgütü’nün 156 ülkede gerçekleştirdiği bir araştırma, protesto eylemleri ve sığınma taleplerinin 2022 yılında milyonlarca insanı etkilediğini ortaya koydu. İçinden geçtiğimiz dönemde siyasi gerilimlerim, savaşların yarattığı krizlerde neler yapabiliriz, geleceği düşleme ve kurgulama motivasyonunu nasıl elde edilebiliriz, gelecek alternatiflerimiz nelerdir ve bu ihtimalleri nasıl iyileştirebiliriz gibi belli başlı soruların peşine düşen festival, Gezi Direnişi eylemlerini onuncu yıl dönümünde anarken Türkiye’nin mevcut siyasi çalkantılarını ve gelecek umutlarını analiz ediyor. Türkiye’nin içinden geçtiği kritik seçim dönemini, on ili etkileyen ve bugün hâlâ yaraları sarılmaya devam eden deprem felaketinin ardından insanların durumunu sorgulayan festival, birlikte yaşanabilir bir ülke inşa etme konusunda bir sembol olan Gezi’yi hatırlatıyor. Film gösterimleri, sergiler, atölyeler, performanslar ve sohbetlerin olduğu zengin bir program sunan festival Gezi eylemlerine aktif olarak katılan ve şu anda, özellikle Berlin’de sürgünde yaşayan tanıkları da bir araya getiriyor.

Organizasyonun GeZinema adlı programı #HerYerTaksimHerYerDireniş sloganıyla düzenleniyor. Şili’den Lübnan’a dünyanın dört bir yanında, protestoların merkezinde çekilen ve direnişçilerin tanıklıklarını anlatan filmlere yer veren seçkiy imajların özgürleştirici gücünü tartışmak için de bir alan yaratıyor. Şirin Erensoy ve Necati Sönmez’in hazırladığı seçkide Reyan Tuvi’nin kamerasını Gezi’ye çevirdiği Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek (2014), alıveriş merkezine dönüştürülmek istenen tarihi Emek Sineması için verilen mücadeleyi takip eden, Gezi Direnişi olaylarının fitilini ateşlemeye de zemin yaratan bu olayın tanıklarına da yer veren Emek Bizim İstanbul Bizim İnisiyatifi’nin Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi (2016) ve Brezilya’nın çeşitli kentlerinde toplu taşıma ücretlerine yapılan zamların ardından Haziran 2013’te patlak veren protestolara, aynı dönemde Türkiye’de yaşanan Gezi eylemlerinin gözünden bakan Mert Kaya imzalı Aşk Bitti (2017) adlı belgeseller öne çıkıyor. Aliaksei Paluyan imzalı Courage (2021), Roopa Gogineni imzalı  Suddenly TV | Myanmar Diaries (2022) ve Patricio Guzman imzalı My Imaginary Country (Mi país imaginario?, 2022) gibi filmler de program kapsamında görülebilecek.

Gezi Direnişi’ni güçlü kılan en büyük etmenlerden biri toplumun farklı kesimlerinden insanların ortak bir amaç için bir araya gelmesi ve farklılıklarını görmezden gelerek ya da kabullenerek birlikte yürümesiydi. Feminist gruplar futbol tutkunlarıyla, muhafazakârlar LGTBİ+’larla omuz omuza alanlardaydı. Festivalin #DirenAyol kategorisi, Gezi’de yakalanan bu birlik duygusuna tekrar çağrı yapıyor. Anthony Hüseyin ve Yunus Ersoy küratörlüğünde, Zehra Doğan ve Yeşim Duman’ın katkılarıyla hazırlanan #DirenAyol kapsamında düzenlenecek etkinlikler arasında iki gösterim yer alıyor. İstanbul’da yaşayan ve çocuğu LGBTİ+ bireyi olan ailelerin hikâye ve tecrübelerini anlatan Can Candan imzalı Benim Çocuğum (2013) ve trans kadın Ebru’nun nefret söylemleri ve cinayetlerine karşı verdiği mücadeleyi takip eden Maria Binder imzalı Trans X İstanbul (2014) adlı filmler bu bölümde gösterilecek.

Shermin Langhoff‘un küratörlüğünde düzenlenen festivalde Erdem Kosova yardımcı küratör, Nele Lindemann ise asistan küratör olarak görev alıyor. Dramaturjide Simon Meienreis’in, sahne tasarımında Pia Grüter’in yer aldığı festivalin Küratöryel Danışma Kurulu Zehra Doğan, Can Dündar, Aslı Erdoğan, Peter Steudtner ve Deniz Yücel’den oluşuyor. Organizasyonun mekân ve proje küratörleri ise Serkan Altuniğne, Ezgi Asar, Zehra Doğan, Yeşim Duman, Şirin Fulya Erensoy, Anthony Hüseyin, Nil Mutluer, Alp Tekin Ocak, Murat Özbank, Necati Sönmez ve Peter Steudtner. 6. Berlin Sonbahar Salonu programına ulaşmak için tıklayınız.

Belgeselci/video-eylemci Oktay İnce‘nin Gezi Direnişi belgesellerine toplu bir bakış attığı Gezi Direnişi Belgesellerinde Temsil, İmge ve Klişe başlıklı yazısını Altyazı Fasikül’de okuyabilirsiniz. Gezi Direnişi belgesellerini dökümünü yapan kapsamlı listeye ise şuradan ulaşabilirsiniz.


Özgür Sanat Meclisi: Sansürün kanıksanmaması için oyunu kullan

İlk buluşmasını 17 Nisan 2023’de Kadıköy Gazhane’de yapan Özgür Sanat Meclisi, 12 Mayıs günü Ada Sanat’ta, “ilk söz” adıyla basın açıklaması yaptı. Sanatsal ifade özgürlüğüne dair talepleri bulunan bine yakın sanatçının çağrısıyla oluşan mecliste birçok sinemacı da yer alıyor.

“İlk söz”lerinde farklı sanat disiplinlerinden siyasi kimliklere sahip sanatçılardan oluştuklarının altını çizen topluluk, açıklamalarında yaklaşan seçimle ilişkili şu ifadelere yerdi: “İktidara kim gelirse gelsin, koşulsuz, amasız, fakatsız bir demokrasiyi talep ediyoruz. Sanat hakkı ve sanatsal ifade özgürlüğü hakkını anayasal bir hak olarak talep ediyoruz.” Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması üzerine meclis, ilk turda yaptığı çağrıyı tekrarlayarak “Sanatı ucube görenlere karşı oyunu kullan”, “sansürün kanıksanmaması için oyunu kullan” gibi ifadeleri içeren görselleri sosyal medya üzerinden kamuoyuyla paylaştı.


Set emekçilerinden açıklama: “Oy kullanamama riskiyle karşı karşıyayız!”

Patronların Ensesindeyiz çatısı altında örgütlü set emekçileri, 14 Mayıs seçimlerinden önce bir açıklama yayımlayarak oy kullanamama riskiyle karşı karşıya olduklarını belirttiler.

“Tüm sektör emekçileri adına yapım şirketlerini uyarmak üzere” yayımlanan açıklamada emekçiler, seçim günü bulundukları illerden oy kullanacakları illere gitmeleri önünde engeller olduğunu ifade ettiler. “Yapım şirketleri ne emeği, ne geleceği, ne de her an üzerimize çöken karanlığı umursuyor! Kâr hırsı ve sömürü bir defa daha yurttaş haklarımızın önündeki en büyük engel olduğunu gösterdi” denilen açıklamada yapım şirketlerinin oy kullanmak için şehir değiştirmesi gereken set çalışanlarına seçimlerden bir gün öncesini de içerecek şekilde repo (günlük mola) vermesi talep edildi. Tüm set emekçilerine hem seçim dönemi hem sonrası için birlik, mücadele ve dayanışma çağrısı yapan emekçiler “Bu ülkede işçiler var!” dediler.


Can Candan Boğaziçi’ne ikinci kez geri dönüyor

Akademisyen, belgesel sinemacı Can Candan, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki görevinden uzaklaştırılmasına ilişkin açtığı davayı kazandı. Mahkeme, Candan’ın göreve iadesini hükmetti. Yaklaşık bir senedir kayyım yönetime karşı hukuk mücadelesi veren Candan, ikinci kez Boğaziçi Üniversitesi’ne geri dönüyor.

Boğaziçi Üniversitesi cumhurbaşkanı tarafından rektör olarak atanan Naci İnci tarafından görevden alınan Can Candan, konuyu yargıya taşımıştı. 7. İdare Dava Mahkemesi Candan’ın görev iade edilmesini hükmetmesine karşın, “kayyım rektör” olarak anılan İnci, kararı yok sayarak Candan’ın üniversiteyle ilişiğini kesmişti. Görevden alınma işleminin iptali için dava açan Candan, mahkemece haklı bulundu. Mahkeme kararını sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla duyuran Candan, “311 gün geçti o tarihten bu yana ve ben ikinci kez üniversiteme geri dönüyorum! Nerede kalmıştık? #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz” ifadelerini kullandı.


Erhan Örs kurguculuktan yargılanıyor

Kurgucu Erhan Örs‘ün de yargılananlar arasında olduğu Göçizder (Göç İzleme Derneği) davasının üçüncü duruşması Silivri’de 3-4 Mayıs tarihlerinde yapılan iki oturumla görüldü. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık avukatlarının tanık dinleme ve bilirkişi görüşüne başvurma taleplerini bir kez daha reddederken, yurtdışı yasaklarının devamı yönünde karar verdi. Öte yandan, tekrar Çağlayan Adliyesi’ne alınacağı öngörülen ilerleyen duruşmalarda sanıklar mahkeme salonunda bulunmaktan muaf tutulacak.

Erhan Örs’ün kurgusunu yaptığı Adres (Navnîşan, 2022) hem 42. İstanbul Film Festivali’nde hem de 3. Amsterdam Kürt Filmleri Festivali’nde En İyi Kısa Film ödülüne layık görüldü.

Hatırlanacağı üzere, 3 Haziran 2022’de gözaltına alınıp 7 ay tutuklu kalan Erhan Örs, 5 Ocak 2023’te yapılan duruşmada diğer tüm sanıklarla birlikte tahliye edilmişti. İlerleyen süreçte Örs’ün kurgusunu yaptığı Adres (Navnîşan, 2022) adlı Aram Dildar imzalı kısa film, birçok festivalde gösterilirken hem Nisan ayında yapılan 42. İstanbul Film Festivali hem de Mayıs ayında yapılan 3. Amsterdam Kürt Filmleri Festivali’nde En İyi Kısa Film ödülüne layık görüldü. Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasaklarını konu alan Sûr: Ax û Welat (2018) isimli belgeseldeki kurguculuk faaliyeti ve ilişkili para transferleri ise, birçok STK’cı ve insan hakları derneği çalışanının da yargılandığı Göziçder davasında Erhan Örs aleyhine delil olarak gösteriliyor. Üyesi olduğu Kurgucular Dayanışması ve Sinema-TV Sendikası, 3-4 Mayıs’ta görülen üçüncü duruşma öncesi açıklama yaparak Erhan Örs’e bir kez daha destek verdi: “(K)urgu faaliyetinin suça delil olarak gösterilmesi adaletsizliktir… Kurguculuk suç değildir.” Bir sonraki duruşma 12 Ekim 2023’te görülecek.

Sinema TV Sendikası da bir açıklamaya yayımlayarak işveren yapımcılara seslendi. Set çalışanlarının her yurttaş gibi oy kullanma, sandık görevlisi/müşahit olma hakkı olduğunu hatırlatan sendika, açıklamada işveren yapımcıların “14 Mayıs Pazar gününü haftalık izin (repo) günü olarak planlaması gerekmektedir,” ifadelerini kullandı. Sürecin takipçisi olan Sinema TV Sendikası, seçimin ikinci tura kalması üzerine çağrısını yineledi.  


Esra Güzel: Sektör Buluşmaları “ulaşılabilirlik” boşluğunu dolduruyor

Sinema Adası’nın düzenlediği Sinematek Günleri: Sektör Buluşmaları bu yıl 2-3-4 Haziran tarihlerinde ikinci kez gerçekleştirilecek. Sinematek/Sinema Evi’nde Türkiye sinema sektörünün birçok aktörünü bir araya getirecek olan etkinlikle ilgili sorularımızı Sinema Adası’nın kurucusu Esra Güzel’e yönelttik.

Esra Güzel

II. Sinematek Günleri: Sektör Buluşmaları sinema sektöründeki ne gibi bir boşluğu giderme amacı güdüyor?

Sinema sanatı diğer sanat dallarını da kapsadığı ve kolektif bir üretim olduğu için birçok farklı alt dalı bulunuyor. Bu kolektif üretimi ve çalışmayı ortaya çıkaran sektör profesyonelleri ile paneller yaparak tecrübelerini aktarabilmelerini sağlamak, ulaşılabilirliği kolaylaştırmak ve ulusal bir ağ ortamı kurmak amacıyla sektör buluşmalarını ortaya çıkardık. Sinema Adası olarak ikinci kez organizatörlüğünü üstlendiğimiz II. Sinematek Günleri: Sektör Buluşmaları, senaryonun fikir sürecinden, fikir için fon bulmaya, yönetmenin oyuncu seçiminden, yapımcılar için yeni dağıtım ve pazarlama stratejilerine kadar pek çok farklı başlığı ele alıyor.

Tecrübeye ve bilgiye ulaşmanın zor olduğu, hatta dışarıdan “imkânsız” gibi göründüğü sinema sektörüne, sinema alanına ilgi duyan herkes için öğretici olacak ve “ulaşılabilirlik” boşluğunu dolduracaktır.

Bu etkinliğin tüm sektörü kapsama amacı var mı? Yoksa daha çok bağımsız sinemayı güçlendirme hedefi mi taşıyor?

II. Sinematek Günleri: Sektör Buluşmaları’nın bütün sektörü kapsama hedefi olduğunu ve bağımsız sinemayı güçlendirme yönünde de içerikleri olduğunu söyleyebilirim.

Sinema Adası olarak oluşturduğumuz takvim içeriğimizde; senaryodan dağıtıma kadar birçok alan bulunuyor. Bağımsız filmlerin yapımının zorlukları, oyuncu yönetmen sohbetleri, fon bulma süreçleri, dijital kanallarının içerik alımı ve sendikalardan bahseden panellerin yanı sıra Netflix, MUBI, BluTV gibi büyük dijital kanalların da programda yer alması hedef kitlemizin büyüklüğünü ve bütün sektörü kapsadığını gösteriyor.

Bağımsız filmlerin yapımından bahsederken ticari film sektörüne de değineceğiz. OJO Pictures gibi televizyon dünyasında oldukça aktif olan bir yapım şirketinin de aramızda olması ulaşılabilirlik anlamında oldukça önem taşıyor.

Buluşmaların sinemacıların özgürlük alanlarını genişletme yönünde bir katkısı olduğunu düşünüyor musunuz? Buna dair ne gibi örnekler verilebilir?

Ortaya bir sanat eseri çıkarılıyor ama bununla ilgili çoğu zaman konuşmuyoruz, tartışmıyoruz, sorgulamıyoruz ve eserlerin üreticilerini tebrik etmiyoruz! Kimi zaman üretilen eserler, düşünce biçimimiz veya durduğumuz politik tavrın dışında iseler görmezden gelinebiliyorlar.

“Susacak Mıyız? Hiç Sanmayız!” temasıyla Susma Bitsin Platformu, Sinema Meslek Birlikleri Sinema-TV Sendikası-Senaristbir, Kuir Sinema ve Kürt Sineması panellerimizle sinemacılara kendilerini ifade edebilecekleri bir alan açmaya çalıştık. Aynı zamanda üretilen sinema eserlerinin ekipleri ile filmlerinin estetik süreçlerini konuşurken dağıtım şirketlerinin de sorunlarını konuşma/tartışma hedefi koymamız, sinemacıların özgürlük alanlarını genişletme yönünde çabamız olduğunu ortaya koyuyor.

II. Sinematek Günleri: Sektör Buluşmaları programı için tıklayınız.

Kısa Film Yönetmenleri Derneği’nden toplu istifa

Kısa Film Yönetmenleri Derneği (KFYD) üyesi otuz yönetmen, dernekle yaşadıkları çeşitli sorunlardan dolayı istifa etti. Yönetmenler, “Film sektörü ve sektör bileşenlerinin dikkatine” diyerek kaleme aldıkları ortak metinde dernekle yaşadıkları sıkıntıları soru şeklinde sıraladılar. Üye aidatları, bağışlar ve üyelerin kaynaşması için düzenlenen etkinliklerinden elde edilen gelirin akıbetini sorgulayan yönetmenler, harcamalar konusunda üyelerin bilgilendirilmediğine dikkat çektiler. Dernek başkanı ve yönetim kurulu seçimlerinin üyelere duyurulmamasına sitem eden yönetmenler için festival ve benzeri etkinliklerde derneği temsil eden kişilerin neye göre seçildiği de merak konusu. “Daha demokratik ve üyeleriyle bütünleşmiş bir dernek olması için neler yapılmalıdır ve neler yapılmamıştır?” sorusuyla birlikte dernekten dokuz başlık hakkında yanıt bekleyen yönetmeler, açıklamalarını istifa duyurusuyla bitirdiler: “Şimdiye kadar sorduğumuz tüm bu soruların karşılığını alamadığımız, adı geçen derneğin bizi (yönetmen, senarist, yapımcı, oyuncu ve sektör çalışanları) temsil etmediği ve kısa film adına bir temsil niteliği taşımadığı için Kısa Film Yönetmenleri Derneği’nden istifa ediyoruz.”

Kısa Film Yönetmenleri Derneği’nden istifa eden yönetmenler şu şekilde: Arzu Görgülü, Ayşen Öztekin, Bulut Kırbaş, Ceren Bala Teke, Çağla Açar, Deniz Altun, Elif Ataman, Emel Davran, Emrah Aksel, Emrah Karakurum, Eray Topaloğlu, Ertan Doğan, Farah Emine Erdem, Fırat Gündüz, Görkem Arslan, Hakan Gül, Halime Usta, Hüseyin Bulut, İbrahim Çığşar, İrfan Kayaş, İsmail Güngör, Kağan Nadir Kocakaya, Melihat Ağgül Özdoğan, Mert Özercan, Mevlüt Karabulut, Ozan Sertdemir, Özge Çığşar, Seher Davran, Sinan Salaz, Zeki Sergen Tezel.


1 Mayıs’ta sinema emekçileri yine birlikte yürüdü

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Sinema Emekçileri Sendikası (Sine-Sen), Oyuncular Sendikası ve Sinema-TV Sendikası, geçen sene olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs alanlarındaki yerini aldı. Sendikaların yayımladıkları ortak açıklamada üyelerine ve sektörün bileşenlerine birlik olma mesajı verildi, “1 Mayıs’ta yan yana, omuz omuza yürüyeceğiz,” denildi. “Sinema ve sahne emekçileri 1 Mayıs’a sahip çıkıyor” diyen Sine-Sen, “Zorbalar Kalmaz Gider demek için, taleplerimizi omuz omuza haykırmak ve yarınlarımıza sahip çıkmak için tüm sanat emekçilerini davet ediyoruz” paylaşımında da bulundu. Sine-Sen Genel Başkanı Mehmet Esen ile sendika üyesi sanatçılar Erkan Can, Füsun Demirel ve Altan Erkekli de sosyal medya hesaplarından yayınladıkları videolarla yurttaşları ve sektör emekçilerini 1 Mayıs mitingine davet etti.

Geçen sene olduğu gibi bu yıl da Maltepe’de düzenlenen mitingde, sektörün farklı alanlarından pek çok emekçi “Sansüre karşı özgür sinema”, “Hep birlikte daha güçlüyüz”, “Oyuncu işçidir” yazılı dövizlerle bayramlarını kutladı. Sinema kortejindeki bir pankartta ise, Maltepe’nin dolgu alanı olmasına istinaden “Mücella Abla geldiğimizi duymasın, bir daha dolgu alanda olmasın” yazıyordu. Hatırlanacağı üzere, Gezi Davası tutuklularından mimar Mücella Yapıcı, 1 Mayıs’ların Maltepe’deki dolgu alanda düzenlenmesini eleştirmiş, 6 Şubat depremlerinin ardından Çiğdem Mater’in kendisiyle cezaevinde yaptığı söyleşide bu eleştirisini tekrar etmişti: “Maltepe-Yenikapı dolgu alanlarında miting yapanlar, İstanbul Depremi’nin eli kulağındayken, hâlâ o alanlarda deprem yardımı toplayanlar… Bunlar bilmiyorlar mı? Söylemedik mi?”


‘Bu Kalabalığı Hatırla’nın ikinci bölümü yayında: 6284

Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği’nin Bu Kalabalığı Hatırla belgesel serisinin 6284 adlı ikinci bölümü yayınlandı. Yönetmenliğini Vuslat Karan ve Burcu Melekoğlu’nun üstlendiği belgesel, serinin ilk bölümüne konu olan İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasıyla paralel yürütülen ve kadınların şiddetten korunmasının güvencesi olan 6284 sayılı Kanun’u odağına alıyor. Türkiye’de feminist hareketin 1980’li yıllardan bu yana kadınlara yönelik şiddete karşı ısrarla sürdürdüğü mücadelenin, kanunun oluşturulması ve yürürlüğe girmesi üzerinde ne denli etkili olduğunu görünür kılan belgesel; kadınlara, LGBTİQ+ bireylere ve feminist harekete saldırının gittikçe şiddetlendiği şu günlerde hareketin mücadele azmini yeniden hatırlatıyor. 6284 sayılı Kanun’un oluşturulmasının ardındaki tarihi, tüm engellemelere rağmen verilen mücadeleyi Pınar İlkkaracan, Hülya Gülbahar, Zelal Ayman ve Deniz Bayram’ın ağzından dinliyoruz.

“Bir sözlü tarih projesi” olarak tanımlanan Bu Kalabalığı Hatırla serisinin “İstanbul Sözleşmesi” adlı ilk filmi ise geçen sene yayınlanmıştı. Nahide Opuz davasını hareket noktası alan belgeselde İstanbul Sözleşmesi’nin ortaya çıkışı ve imzalanmasında Türkiyeli feministlerin emeklerinin izi sürülüyor.

“Bu Kalabalığı Hatırla” filmlerini izlemek için tıklayınız.


DSM 20. yılında arşivini açtı

Diyarbakır Sanat Merkezi (DSM), kuruluşunun 20. yılında web sitesini yeniledi, arşivini erişime açtı. 2002 yılında, bağlı olduğu Anadolu Kültür’le aynı yıl kurulan DSM’nin arşivinden 20 yıl içinde merkezin Diyarbakır’da gerçekleştirdiği etkinliklerle ilgili bilgilere ulaşılabiliyor. Bienaller, sergi ve atölyelerin yanı sıra DSM’nin yıllar içinde düzenlediği sinema etkinliklerinin bilgi ve görsellerine de arşivden erişmek mümkün. Hatırlanacağı üzere DSM’ye ve merkezin sinema etkinliklerini gerçekleştirdiği Avrupa Sineması‘na uzun süre ev sahipliği yapan Diyar Galeria, 6 Şubat depremleri sonrası yıkılmıştı. DSM’nin arşivi, bu yıkılmış kent mekânının kültür-sanat tarihçesini de barındıran bir nitelik kazanmış durumda. 20 Yıl 1000 Etkinlik başlıklı arşive ulaşmak için: diyarbakirsanat.org/tum-etkinlikler/


Farah Zeynep Abdullah’a ikinci kez dava

Oyuncu Farah Zeynep Abdullah, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Musa Orhan’ın kendisine ikince kez dava açtığını duyurdu. Batman’ın Beşirli ilçesinde 18 yaşındaki İpek Er‘e cinsel saldırıda bulunmak ve intihara sürüklemekle suçlanan uzman çavuş Musa Orhan hakkında Siirt 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘nitelikli cinsel saldırı’ suçundan 12 yıldan az olmamak üzere hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. Orhan’ın tutuksuz olarak yargılanması kamuoyunun büyük tepkisini çekmiş, sanatçılar da kararı eleştiren paylaşımlar yapmıştı. Musa Orhan’a tepki gösteren oyuncu Ezgi Mola hakkında Orhan’a ‘hakaret ettiği’ gerekçesiyle dava açılmış ve Mola para cezasına çarptırılmıştı. Mola’ya verilen cezaya tepkisini sosyal medyada yaptığı paylaşımla gösteren Farah Zeynep Abdullah hakkında da Orhan’a ‘hakaret ettiği’ gerekçesiyle 2 yıl 4 aya kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. Abdullah’ın hakaret’ suçunu işlediğine kanaat getiren mahkeme para cezası verilmesine hükmedilmişti. Abdullah, Orhan’ın kendisi hakkında bir kez dava açtığını “Bir geçim yöntemi olarak adalet sistemini kullanan, daha doğrusu buna izin verilen Musa Orhan şimdi de bana tazminat davası açmış,” sözleriyle duyurdu. Musa Orhan, Hazal Kaya ve Melek Mosso’ya da aynı suçlamadan dava açmıştı.


Aşağıdan Yukarıya, İşçi Filmleri Festivali’nde gösterildi

Altyazı Fasikül’ün Aşağıdan Yukarıya adlı video serisinde yer alan filmler 4 Mayıs’ta 18. İşçi Filmleri Festivali kapsamında seyirciyle buluştu. Fasikül’ün Türkiye’den 13 film ve video üreticisiyle birlikte gerçekleştirdiği Aşağıdan Yukarıya filmleri Mart-Mayıs 2022 tarihlerinde Altyazı’nın Youtube kanalı üzerinde çevrimiçi prömiyerlerini yapmışlardı. Tasarım Atölyesi Kadıköy’deki (TAK) gösterimde ise ilk kez perdeye yansıdılar ve mekânda seyirciyle buluştular. Gösterimin ardından serinin küratörlerinden Fırat Yücel’in ve video üreticilerinden Alper Şen, Aylin Kuryel, H. Işık ve Zeyno Pekünlü seyircinin sorularını cevaplandırdı. Yukarıdan gözetlemeyi (surveillance) ele almanın yanı sıra aşağıdan gözetleme (sousveillance) imkânlarını da tartışan Aşağıdan Yukarıya filmleri Altyazı’nın Youtube kanalından izlenebilir.